Başlama Tarihi; 13 Eylül 2023
Sizde bırakın!
Hepinize iyi okumalar dilerim :)
UYARI!
KİTAPTA+18 SAHNELERİ BULUNMAKTADIR. BU UYARIYI GÖZ ARDI ETMEDEN OKUMANIZI ÖNERİRİM.
❄️
Hatırlamak istemediğim tek şeydi geçmişimde yaşanan her bir saniye. Öldüğümde gözlerimin önünden geçecek olan hayatımı görmemek için ölmek istemiyordum.
Biliyordum. Tekrar aynı acıyı çekecektim.
İtiraf ediyorum. Korkuyorum.
Hava kapkaranlık bir cehennem gibiydi. Cehennem sıcak olurdu, buz gibi değil. Ve kalbimde oluşan yangını, bir kova buzlu su bile dindiremezdi.
Dişlerimi korkuyla sıktım. Sessiz olmalı, çaktırmamalı, korktuğumu belli etmemeliydim.
"Bakar mısın?"
Arkamdaki adam bana seslendiği an adımlarım bir kat daha hızlandı. Başımı yere eğdim. Boğazımı atkıma dayadım ve korkmamaya çalıştım.
Ancak ne kadar korkmamaya çalışsam da, ben yine de korkuyordum.
Ayağımdaki botlar yağan karın üzerine basarken sesler çıkartıyor, beni nedensizce geriyordu.
Çevremde kimse yoktu. Bir kedi, bir köpek, ya da başka bir şey de yoktu.
Bütün canlılar, gerçekten sıcak yuvalarında mıydı?
Kalbim sıkışmaya, nefesim daralmaya başladı. Yorulmuştum. Alnımdan soğuk terler akıyordu.
Arkamdaki adamın ayak seslerini duyabiliyordum. Hâlâ arkamdan geliyordu ve kim bilir, beni nereye kadar takip edecekti.
Biraz daha hızlandım. Ellerimi, montumun cebine daha da bastırdım ve adımlarımı hızlandırmaya devam ettim. Eve varmama sadece iki sokak vardı, ulaşacaktım.
Ancak bu bana, iki ömür boyunca kâbus gibi gelecekti.
Bunun farkında mıydım? Hayır.
Biliyor muydum? Evet.
"Hey! Bakar mısın dedim?" dedi arkamdaki adam. Gözlerimi öfkeyle yumup açtım. İçimden ciğerim donana kadar solumayı, ayaklarım yerden kesilene kadar buzların üzerinde koşmayı istedim. Ancak hayır, beni yakalardı.
Genelde bu tür hikayelerde bu türden şeyler sonucunda kaçırılıp öldürülüyorlardı insanlar. O yüzden o fikri aklımdan silip attım.
Ölmek istemiyordum. Şu ana kadar da hiç istememiştim.
Mutlu bir hayatım vardı. Annem, babam, ablam... herkesim vardı. Şu ana kadar da kötü bir anım olmamıştı.
Ta ki, bugün her şey değişene kadar.
Bir anda yürürken bileğimden kavradı devasa bir el. Beni arkaya doğru döndürürken dibimde duran yaşlı bir yüz, şokla gözlerimi açmama sebep oldu.
Yüzüm, hissettiğim korkuyla bembeyaz kesildi.
"Sana sesleniyorum sabahtan beri aptal, sağır mısın?"
Adamın soğuk ve tehditkar dolu sesi tüylerimi diken diken ederken, boyunun benden iki karış kadar büyük olduğunu fark ettim. Beyazlaşmış saçları şapkasının altından sarkıyor, yüzünde sarkan derisi ise 50'li yaşlarda olduğunu kanıtlıyordu. Kokusu ise burnumun direklerini kırmıştı.
Berbat kokuyordu.
Gözlerimi üzerinden çektim ve kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. Kolumu çekmeye çalışırken birden sıkmasıyla birlikte dişlerimi sıktım. Fazla sıkmıştı. Canımı yakmıştı.
"Bırak kolumu," dedim yalvarır gibi. Çok ağlak bir insan olduğum için en küçük bir sıkıntıda hemen ağlayabilirdim. Kendimde en nefret ettiğim şeylerden biriydi bu özellik.
Her şeye ağlıyordum.
Ağlak bir aptalın tekiydim ve birazdan yine ağlayacaktım.
Kesinlikle, Derin.
Adam, başını iki yana sallarken "Hayır, korkak," dedi. Nefesini yüzüme