I. Tutkunun Doruk Noktası
Rio de Janeiro, Sugarloaf Dağı'nın eteğinde, gece hayatı ile ünlü Lapa bölgesinde, hava samba ritmiyle titriyordu. Evliliklerinin üzerinden üç hafta geçmişti, ancak Elif ve Yağız'ın balayı, herhangi bir huzurdan çok uzaktı. Onların aşkı, en karanlık kaosun ortasında parlıyordu.
Denize sıfır, lüks bir otelin terasında, Yağız ve Elif, şehrin ışıklarına karşı duruyordu. Elif, üzerinde zümrüt yeşili, sırtı ve kolları açık, derin yırtmaçlı bir elbise vardı. Artık vücudundaki kurşun yaralarının izleri solmuştu, ama ruhundaki asi kıvılcım her zamankinden daha keskindi.
Yağız, Elif'i kendine çekti. "Bunun balayı olduğuna emin misin? Sanki bir sonraki çatışmaya hazırlanıyoruz."
Elif, alaycı bir şekilde gülümsedi. "Bizim için huzur, yeni bir aksiyondan önceki anlık boşluktur, sevgilim. Sen, benimle dans etmek yerine, hâlâ o kapının önündeki gibi tetikte misin?"
Yağız'ın gözleri karardı. İlk kitaptaki hastane nöbeti, beynine kazınmıştı. Elif'in vurulma anı, onun asla iyileşmeyecek en büyük travmasıydı.
"Senin hayatın benim nefesim, Elif. Zehir, hapishaneden bile bize ulaşabilir."
Elif, Yağız'ın boynuna sarıldı. "O bizi bulacaksa bile, önce bu anın tadını çıkaralım. Bana dans sözün vardı, Yağız. Serseriliğini göster, kocam."
II. Karnavalın Gizemli Sesi
Yağız ve Elif, Rio'nun en hareketli, maskeli bir karnaval partisine katıldılar. Yüzlerce insan, renkli kostümler ve maskeler içinde dans ediyordu. Burası, bir tetikçinin kolayca gizlenebileceği bir yerdi. Yağız, dans ederken bile, kalabalığı sürekli tarıyordu.
Elif, Yağız'ın omuzlarına yaslandı. "Rahatla," diye fısıldadı.
Tam o sırada, bir köşede, yüzü kapalı bir figür, Elif'e doğru hızla ilerledi. Figürün elinde, bir anlığına, parlak, küçük bir metal parça parladı.
Yağız'ın içgüdüleri alarm verdi. Hızla Elif'i kendine çekti ve dans pistinin kenarına doğru itti.
"Dikkat et!"
Yağız, yabancının üzerine atladı. Birbirlerine girdiler. Kısa ama sert bir boğuşmanın ardından, Yağız yabancının maskesini yırttı.
Ancak, yabancının yüzü tanıdık değildi. Genç, korkmuş ve gözleri paniklemişti. Elinde tuttuğu ise bir silah değil, kaybolmuş bir müzik kutusuydu.
"Ne yapıyorsun?" diye bağırdı genç, Portekizce. "Müzik kutumu düşürdüm!"
III. Yanılsama mı, Gerçek mi?
Yağız, utanç ve öfkeyle dondu. Fazla mı tepki vermişti? Zehir'in yarattığı travma, onu paranoyak mı yapmıştı?
Elif, nefesi kesilmiş bir halde Yağız'ın yanına geldi. "Ne oldu, Yağız? Bir an... kayboldun."
Yağız, sertçe başını salladı. "Hiçbir şey. Sadece... yorgunum."
O gece, otel odalarına döndüler. Yağız, Elif'e sarılırken, uyuyamıyordu. Pencereden Rio'nun ışıklarına bakıyordu. Zehir hapisteydi, ama neden bu kadar tetikte hissediyordu?
Tam o anda, telefonuna şifreli bir mesaj geldi. Gönderen Mert'ti.
Mert (Şifreli Mesaj): Huzur sona erdi. Bizi buldular. Zehir'in mirası yaşıyor. Harekete geç.
Mesajın altında, Maldivler'de, okyanus üzerindeki villalarında, Ela'nın sırtına yapıştırılmış, Zehir'in sembolü olan bir yılan ambleminin fotoğrafı vardı.
Yağız'ın kalbi göğsünde gümbürdedi. Rio'daki hisleri bir yanılsama değildi. Gölge, balaylarına sızmıştı.