Gece yarısı üzüntüler daha yoğun ve korkular daha parlaktır.
Bil ki hava kararınca yalnızlıklar daha net anlaşılır.
Bedenindeki acı keskinleşir, gözlerindeki yaş yoğunlaşır. Ve bazı imtihanlar sen yalnızken sana ulaşır...
___ ___ ___
"Sonuçları öğrenebilir miyiz?"
Yutkundu genç kız, bu soruyu sorarken kalbinde hissettiği acı yüzünün buruşmasına neden olmuştu. Korkuyordu. Yüzü gerilmiş, gözleri dolmuş titreyen elleriyle uzun siyah şalının ucunu kavramış yaşadığı stresin acısını ondan çıkarıyor gibiydi.
Ellerini sıkmaktan parmak boğumları beyazlamıştı.
"Sonuçlar..." dedi doktor iç çekerek
"Sonuçlar pek..." Devam edemiyordu. Sanki doktoru bütün bu zamana kadar koruduğu metanetini kaybetmiş gibiydi. Derin bir nefes daha aldı ve söylemesi gereken her ne varsa tam o an ortaya dökmeyi denedi.
"Belirsiz." dedi gözlerini yere sabitleyip
"Ne yazık ki iyi ya da kötü hiçbir sonuç alamadık."
"Bedeninizin testlere verdiği tepkilerin hiçbiri birbirini tutmuyor."
"Görünürde hem çok sorun var hem de hiç sorun yok."
"Psikolojik demek isterdim ama psikoloğa da gittiniz, ben gönderdim."
"Sorun olmadığı bilgisi geldi. Yusuf Bey tutanak gibi adım adım belge tutmuş, ruh sağlığınız da yerinde. Yani hastalık muhtemelen fiziksel fakat.."
"Üzgünüm, elimden daha fazlası gelmiyor"
Doktorun nefesi boğazına takıldı. Küçük bir öksürük kriziyle gözüne dolan yaşları uçurumdan yuvarlarken eliyle de kapıyı işaret etmişti.
"Mümkünse şu an abinizle de bir şey konuşmam gerekiyor."
"Müsaade eder misiniz?"
Genç kız başından ayak uçlarına doğru inen soğukluğu yutkunarak gidermeye çalıştı, olmuyordu. Bu söylenenleri sindirmesi mi gerekiyordu şimdi? Ayağa kalkıp odayı terk etmesi gerekiyordu?.. Ayağa kalktı sakin olmaya çalışırken. Abisi de oturduğu koltuktan kalkıp kardeşine destek olmaya gelmişti.
"İyiyim." dedi bütün bunların üzerine yalan söyleyerek
"İyiyim abi."
"Sen doktoru bekletme."
Kapıyı zoraki itekleyerek kendini dışarı attı. Boğazındaki düğüm hızla çözülürken o iki üç adım daha uzağa gitmeye çalışıyordu. Olduğu yerde yere yığılınca ciğerlerinden yükselen hıçkırıklar kendilerini büyük bir hırsla dışarı atmaya başlamışlardı.
"Öleceğim.." dedi yükselen sesi,
"Allah'ım! Yardım..."
"Yardım et ne olur!"
Sözünü kesiyordu hıçkırıkları. Hastane koridoru bomboştu bugün, kimse yoktu göz yaşlarını silecek. Kimse yoktu elinden tutacak. Kimse yoktu, yıkılışını görecek. Gerek var mıydı? Gerek de yoktu.
"Rabb'im," dedi sesinin yükselmesini engellemeye çalışırken, dua kula özel olurdu. Duymasındı kimse onu, ne gerek vardı?
"Yalnızca sen varsın, her zaman yalnızca sen vardın. Senden başkasından medet uman bu günahkar gönlü bağışla. Bu kulunu affet."
"Affet ki sağlığında sana yönelmeyi unuttu, affet ki Sen'i çok geç buldu o!"
"Allah'ım kabuslarla uyandığım gecelerim var, kalbime saplanan acılarım! Kapısını çaldığım hiçbir doktor anlamıyor neler yaşadığımı, boşa çıkıyor bütün çabaları."
"Vesileleri aradan kaldırıp istiyorum şimdi senden merhametini, ne olur şifanı esirgeme benden!"
Ve geriye kalan sesli sessiz iniltiler, hiç dinmeyişine inat yükselen hıçkırık sesleriydi.
Duasının geri kalanını kalbine gömdü çünkü ister istemez koridorun duvarlarında yankı yapan sesi koridorun dışında olan insanların dikkatlerini üzerine çekiyordu.
Yine