Kitaplar Özellikler İletişim İndir
BEYAZ KUĞU
Dram

BEYAZ KUĞU

1Beğeni
3Okunma
1 Bölüm
843Kelime
4 dkSüre
05.10.2025Tarih
~

TAŞ KAFES

     Ev, Thomas için bir taş kafes gibiydi. Ne sıcaklığı vardı ne de güveni. Duvarlardan sızan rutubet kokusu, babasının nefesinden yükselen alkol buharıyla birleşiyor, havayı ağırlaştırıyordu. Masanın üzerinde yarım kalmış şişeler, sanki evde olup biten bütün kavgalardan geriye kalmış sessiz tanıklardı. Thomas bazen bu şişelere uzun uzun bakardı. Her biri ona insan ruhunun kararmış hâllerini hatırlatıyordu: ilk yudum umut gibi başlıyor, sonra bir bataklığa dönüşüyordu.
Annesi ise artık bir gölgeydi. Odanın içinde dolaşır, bir sandalyeyi oradan oraya çeker, bazen camdan dışarıya bakar ama hiçbir şeye bakmazdı. Thomas, annesinin gözlerinde boşluğu görüyordu. Sanki zihni evden çoktan gitmişti ama bedeni hâlâ oradaydı. Çocuğuna bakmıyordu; ya da bakıyordu da görmüyordu. Belki de görmek istemiyordu.
Baba, eve her döndüğünde aynı sahne tekrarlanıyordu. Kapı çarpar, ayak sesleri koridorda yankılanır, sonra ya yüksek bir kahkaha ya da öfke patlaması… Thomas bu seslerin arasında büyüyordu. Ve belki de bu yüzden, kendi içindeki sessizliği korumayı öğrendi. Çünkü susmak, varlığını saklamanın tek yoluydu.
Okul ise başka bir savaş alanıydı. Kalabalık içinde yalnız olmak, bir çocuğun en ağır cezasıdır. Öğretmenin sesi bir uğultuya dönüşür, sınıfın kahkahaları bir duvar gibi üstüne yığılırdı. Thomas defterine boş gözlerle bakar, kelimeler harfe dönüşmeden sayfanın üzerinde kaybolurdu. Orada da görünmez olmaya çalışırdı. Ama görünmezlik bazen en dikkat çekici şeydir. George gibi bir çocuk için özellikle.
George, Thomas’ın kırılganlığını görüyordu. Ama onun için bu bir merhamet nedeni değil, bir oyun fırsatıydı. Thomas bunu sezmişti. George’un gözleri sadece nefretle bakmıyordu; orada tuhaf bir zevk vardı. İnsan ruhunu ezmekten, onun sınırlarını zorlamaktan duyulan o karanlık haz… Thomas, George’un bakışlarında bunu görmüş ve bundan ürkmüştü.
Ama George henüz yalnızca bir gölgeydi. Thomas’ın gerçek dünyası göldü.
Göl, şehirden uzakta, zamandan da kopuk bir yerdi. Sabah sisleri gölün üzerine çöktüğünde, Thomas kendini başka bir dünyada bulurdu. Gölün kıyısında dururken sessizlik, bir yük değil, bir kurtuluştu. O sessizlikte kendi düşüncelerinin bile ayak sesini duyabiliyordu. Ve işte o sessizlikte, beyaz kuğu belirirdi.
Kuğu, Thomas için sıradan bir hayvan değildi. Onun varlığı, bir tesadüf değil, neredeyse bir lütuf gibiydi. Kuğu suyun üzerinde süzülürken, Thomas insan hayatının karmaşasına inat bir düzen hissederdi. Kanatlar açıldığında, gölün yüzeyinden yükselen damlalar güneşte parıldardı. Thomas o anlarda hayatın büsbütün kötü olamayacağına inanırdı. Çünkü böylesine saf bir güzellik, böylesine sessiz bir zarafet hâlâ dünyada var olabiliyordu.
Yine de Thomas kendini avutmaya çalışmıyordu. “Kalbi kırıldı” gibi basit bir cümle onun için anlamlı değildi. O daha çok kendi içine kapanıyor, sessizliği dinliyordu. Kuğuyu izlerken, kendi varlığını sorguluyordu. “Ben neden buradayım? Neden yaşıyorum? Eğer kuğu bir gün olmazsa, ben ne
📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play