Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Bir Deli Rüzgar Savurdu
Aşk/Romantizm

Bir Deli Rüzgar Savurdu

3Beğeni
8Okunma
2 Bölüm
3,316Kelime
17 dkSüre
15.10.2025Tarih
Ve sonra bir, damla daha firar ederken gözlerinden, “Keşke… Keşke senin yerine ben ölseydim.” diyebildi zorlanarak..

Tam o anda geçmişin kapısını aralayan soğuk bir rüzgâr esti. Bir aşkı öldürmenin bedeli, bazen bir ömre değil… Bir ömrün ötesine uzanırdı. Onun gözlerinden yalnızca üç damla düştü toprağa.

Üç pişmanlık…

Üç feryat…

Üç “keşke”…

Ve işte o anda…

Zaman geriye sardı. Genç kadına ilahi bir şans verildi. Hikâye değişecek miydi?

Yoksa geçmiş, değişmeye direnecek miydi?

Üç Damla Gözyaşı

1.Bölüm: Üç Damla Gözyaşı



Yine gitmeyecekti mezarlığa. İsterdi aslında… istiyordu da.Ama bunu yapamayacağını biliyordu.Yüzü yoktu.


Bugün onun ölüm yıldönümüydü.

Kocasının.

Yüreğindeki adamın.

Sevdiğinin…


Altı yıl geçmişti üzerinden, dile kolay… Ama zaman bazı acıların üstünü örtemezdi. O günden bu yana, bir kez bile gitmemişti adamın yanına.


Papatya gidemezdi…


Kendince inanıyordu buna.


Eğer giderse, onun ruhunu acıtacağını düşünüyordu. En çok sevdiği ve en çok da acı verdiğiydi o…


Vicdanı, sessiz ama keskin bir çığlık gibi muhasebesini yapıyordu içinde. Ölümüne sebep olduğu adamın başucuna, hangi hakla gidebilirdi? Bu yüzsüzlük değil miydi?


Bu dünyada veremediği huzuru, şimdi mezarında mı alacaktı ondan? Hangi dua temizlerdi Papatya’yı? Akan gözyaşları arındırabilir miydi vicdanını?


Otobüs, ineceği durakta durduğunda, birkaç kişinin ardından o da indi. Basamaklardan inerken saçlarını savuran rüzgar, az da olsa kendine getirdi onu. Saat öğleden sonra üçtü. Mesaisine gece başladığı için genellikle bu saatte çıkar, eve varınca dinlenme fırsatı bulurdu. Ama bugün öyle olmayacaktı. Eve uğrayacak, elindekileri Gülsüm annesine teslim edecek ve sonra…


Sonra mahallenin çıkışındaki tepelikte anacaktı eşini. Planını çok önceden yapmıştı zaten.


Yürürken, uzun paçaları hızını kesiyordu. Pantolonunun bel kısmından paçaları hafifçe katlayarak rahatladı. Mahallesinin girişine vardığında, hiç hoşlanmadığı Sedat’ı ve onun annesini gördü. Yüzünü bilerek, isteyerek ekşitti. Baş selamı verip geçmeyi tercih ederken Sultan kadının sesiyle istemeden durdu.


“Gülsüm’le kızı mezarlıktan geldiler, sen gitmedin mi?”


“Gideceğim tabii,” dedi geçiştirmek için.

Bir yandan da Sedat’ın bakışlarından kaçmak istiyordu. Uzun zamandır görmediği adam son zamanlarda sıkça çıkar olmuştu karşısına. Duyduğuna göre eşinden boşanmıştı. Bu da Papatya’yı daha temkinli olmaya zorluyordu.

“Acelem var, görüşürüz Sultan teyze,” dedi hızlıca.

Arkasından kadının homurdanmalarını duysa da kulak asmadı. Soluk soluğa apartmana vardığında, demir kapıyı iterek bahçeye adım attı. Yan binanın önünde toplanmış mahalle kadınlarına yakalanıp lafa tutulacağını bildiğinden, hareketleri birden yavaşladı. Birkaç saniye bekledi, derin bir nefes aldı.Sonunda çantasından anahtarını sessizce çıkarıp kapıyı açtı.

Bina yıllardır ayaktaydı ve bodrum kattan yükselen o tanıdık, ağır rutubet kokusu yine karşıladı onu. Merdivenleri ikişer ikişer tırmandı ve zile bastı. Gülsüm Anne’sinin açmasını istemişti, elindekilerle uğraşmak istemiyordu.

Kapı kısa süre sonra açıldı.

Gülsüm Anne’nin ağlamaktan kızarmış gözleri, alelacele silinmişti ama gözyaşlarının izi hâlâ oradaydı. Yine de her zamanki gibi, içten bir gülümsemeyle karşıladı Papatya’yı. O an utandı Papatya.

Yaptıklarından.

Ona evlat acısı yaşatan kişinin kendisi olduğundan…

Kalbine ağır geldi bu hicap. Evladını ondan alan elleriyle, elindeki market poşetlerini uzattı kadına. Gözleri, oğlunun o kara gözlerinde bir anlık yansıma arar gibiydi. Ama kendi gözleri utançla, ihanetin kokusunu taşıyordu.

Bilseydi…

Evladını ondan alanın ben olduğumu bilseydi…

Yine böyle bakar mıydı bana?

Yine böyle mi gülümserdi bir anne gibi?

Sever miydi? Affeder miydi?

Toparlandı Papatya. İki yüzünden sahtesini taktı yeniden. Bir zamanlar bu sahte yüzün ardında bir

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play