Bir bilinmezliğin ortasında yaşamaya çalışan üç küçük çocuğun hikayesi. Onlar yaşamayı değil, ölmeyi istiyorlar. Çünkü bir tek ölüm onları nefes aldıkları bu cehennemden kurtarabilirdi...
Abim ayı olsun
Ağacın yemyeşil yaprakları birdenbire sarıya çalan bir renge dönüşmüştü. Bununla sınırlı kalmayıp birer bire dökülüyordu yapraklar.Ağacın hemen altında küçük de bir yaprak birikintisi oluşmuştu.
Yapraklar nasıldı, ağaç nasıldı, dünyayı keşfettiğim pencereme konan seçerler nasıldı?Nasıl uçuyorlar dı? Onlara dokunmak nasıl hissettiriyordu. İşte aklımda onlarca bunun gibi sorular var defter! Gece olduğunda çıkan yıldızlara bir merdiven dayayıp ulaşabilir miydim acaba?
Bu fikrimi ablama söylediğimde, "sen hiç bu odadan başka bir yer gördün mü de saçma sapan hayallere dalıyorsun?" demişti bana...Oysa bilmiyordu o gün ben o yıldızları toplayıp Ablama hediye etmek istemiştim.
Günün neredeyse çoğunu bu camın önünde dışarıyı izleyerek geçiriyordum.Kocaman bir yerdi burası, orman da yaşadığımızı söylemişti abim.Ağaçlarla çevrili uçsuz bucaksız bu yer bizim yaşadığımız yerdi.Abimin orman dediği bu yere Ablam cehennem diyordu.Nedendir bilmem.
Odamızın küçük camından etrafı izlerdik bazen üçümüz.Yine o günlerden birinde abim yan yana giden biri küçük diğeri ona göre epeyce büyük olan iki ayıyı gösterdi parmağıyla.
"Bak şu ayılar varya çok güçlü onlar."
"Sen nerden biliyorsun ki"
Bakışları hüzünlendi abimin küçük kara gözleri doldu.
"Baba beni döverken eğer ağlarsam beni ayılar verip onların beni parçalamasını zevkle izleyeceğini söylemişti bir keresinde."
"Baba" bu kelimeyi duymak bile korkudan ağlama isteği uyandırıyordu bana, bize...Bakışlarımı yere indirdiğim gören abim belkide biraz da olsa mutlu olurum diye beni teselli etmek için uğraşıyordu ben şimdi bunları yazıyorum ya buraya sanma ki kolay oluyor sanmaki gözlerim dolmuyor defter! yinede teşekkürler beni dinlediğini için. Neyse sonra abim şöyle söyledi.
"Keşke bende ayı olsaydım"
"Ayı mı olsaydın neden ki? abiş "
Gözleri önce sağ yanımda ayakta dışarıyı izleyen ablama sonrada bana döndü. sesini biraz alçaltıpdevam etti konuşmaya.
"Ozaman sizi baba dan korurdum. Önce onu yer sonra da sizi sırtıma bindirip kaçırırdım buradan"
Abimin söyledikleri ablamın yüzünde küçük bir tebessüm oluşturmuştu. Bu öylesine az gerçekleşen bir olaydı abimle ben çok şaşırdık. iki karış açılmış ağızlarımızla ablamın hiç bitmesini istemediğimiz tebessümünü izliyorduk.
"Gerçekten korurmuyudun bizi onda?" diye sordu ablam.
"Tabi ki korurdum ablam" dedi abim tüm kalbiyle, sonra bana bakıp çok güzel bir soru sordu.
"Sen hayvan olsaydın ne olmak isterdin üç?"
Evet defter evett üç bizim isimlerimiz olmadığı için kendimize birer rakam verdik isim olarak.Ablam bir, abim iki ve bende üç.
"Hmm...ben kuş olmak isterdim abiş, hani geçen gün pencernin önüne konan serçe varya o olmak isterdim işte. Uçup yıldız toplardım geceleri."
Kafamı ablama çevirip ben sordum bu kez.
"Sen hayvan olsaydın hangisi olurdun ablam?"
Bir süre düşündü ablam hemde ciddi ciddi düşündü defter! ee buna niye bu kadar şaşırdın deme ablam beni çoğu zaman ciddiye almaz da o yüzden şaşırdım işte.
"Kelebek olmak isterdim bir gün boyunca hiç