İstanbul'un kalbinde nefes almak bile pahalı. Bir insanın "ev" dediği şey aslında dört duvar, bir kapı, biraz da sıcaklık. Ama bu şehirde ev, sadece "barınak" değil; hayallerin, paranoyaların, hırsların ve açgözlülüğün pazaryeri.
Benim adım Harun. 28 yaşımdayım. Üniversiteyi bitirdim, bir işe girdim. Yani "hayata atıldım" dedikleri o sihirli cümleye geldim. Ama hayat atlamalı havuz değil, içine düşülen kuyuymuş, onu sonradan öğrendim.
Bir ev aramakla başladı her şey. Basit bir ihtiyaçtı aslında : başımı sokacak bir yer. Ama kısa sürede anladım ki, ev aramak bu ülkede bir psikolojik gerilim filmi.
Her kapıdan içeri girdiğimde başka bir hikaye, başka bir hikaye çıktı. Ev sahipleri, emlakçılar, apartman görevlileri, hatta komşu teyze bile... Hepsi bambaşka bir dünyaydı.
İşte burası o dünyaların günlüğü.