Kitaplar Özellikler İletişim İndir
CanfezaMahfer
Genel

CanfezaMahfer

0Beğeni
3Okunma
2 Bölüm
2,560Kelime
13 dkSüre
18.09.2025Tarih
Hilvan’ın kızgın topraklarında, kan ve töreyle yoğrulmuş bir aşiretin hikâyesi...
Karaağaç Aşireti’nin genç ağası Ali Asaf, çocukluğundan beri kinle, öfkeyle büyümüştür. Annesine piç diyen, ona sevgi göstermeyen babasına duyduğu nefret, küçük yaşta işlediği bir günahın bedelini tüm hayatına mühürler: babasının ikinci eşini, yani kardeşi Doğu’nun annesini, zalimce öldürür. Babası iki kardeşin birbirine düşman olmaması için gerçeği saklar, ama Ali Asaf’ın kalbindeki nefret hiç dinmez.

Doğu, babasının gözdesi, Ali Asaf’ın en büyük yarasıdır. Ailenin, aşiretin her işinde öne çıkarılan Doğu, Ali Asaf’ın içinde derin bir kıskançlık ateşi yakar. İki kardeş arasında görünmeyen bir savaş başlar.

Bu savaşın ortasında bir de Elisa Yurdanur vardır. Aşiretin düşman kanadından, gözü kara, asi bir kız... Elisa, yüreği Doğu’ya bağlı, çocukluğundan beri onun sevdalısıdır. Ama Ali Asaf, bu aşkı kabullenemez; hem kardeşine hem de sevdiği kadına karşı içinde büyüttüğü öfke, onu her geçen gün daha da karanlığa çeker.

Kan davaları, töre hükmü, yasak sevdalar ve kardeş kavgası…
Hilvan’ın tozlu yollarında, her adımda kan kokusu ve intikam yeminleri var.
CanfezaMahfer, bir ailenin hem birbirini korumaya hem de yok etmeye çalışan iki oğlu arasında sıkışıp kalışının; sevdanın töreyle, merhametin kanla sınandığı destansı bir hikâye…

Kanla Yoğrulan Çocukluk

Bölüm...Hilvan’ın sıcağı insanın iliklerine işlerdi. Toprak, kavrulmuş ekmek gibi çatlamış; gökyüzü dumansız bir tandır kadar sıcak, bir o kadar da boğucuydu.Ali Asaf, o yaz günü henüz on bir yaşındaydı. Ayağında yıpranmış lastik ayakkabılar, üstünde tozdan rengini kaybetmiş beyaz bir gömlek… Ama gözleri? Gözleri yaşıtlarınınkine benzemezdi. Neşesiz, masumiyetsiz, babasının bakışlarını andıran bir karanlık vardı orada.
O gün, evin avlusundan yükselen bağırış sesleri Ali Asaf’ı oraya koşturdu. Babasının sesi gür, öfkeli ve emir vericiydi:
> “Seni kadın diye eve aldık, başımıza bela ettin!”


Ali Asaf’ın annesi, ince yapılı, kara kaşlı bir kadındı. Şanlıurfa kadınlarının o sabırlı, içine atan bakışları vardı gözlerinde. Ama o gün gözleri dolmuştu, hıçkırıkları avluda yankılanıyordu. Babası, koca elleriyle kadının saçlarından tutmuş, yere bastırıyordu.
Ali Asaf’ın kanı dondu. Birkaç adım atıp durdu. Amcasının karısı araya girmeye çalıştı ama babası bir tokat daha patlattı kadının yüzüne.
> “Senin yüzünden bu aşiretin adını kirlettirmem!”


Ali Asaf’ın küçücük yumrukları titriyordu. Çocuktu ama o an kalbinde bir yemin doğdu.O yemin, bir gün babasına dönüp aynı şiddeti tattırmak, annesinin gözyaşını yerde bırakmamaktı.
Annesi o gece konuşmadı. Yarası, dayağın izi morluk gibi yüzünde kaldı. Ali Asaf yorganına sarılıp uyuyamadı. İçinden bir ses, hep aynı şeyi fısıldıyordu:
> “Baban seni sevmiyor. Onun gözdesi Doğu. Her şeyi ona veriyor. Senin kaderin bu değil.”


Doğu, Ali Asaf’tan iki yaş küçüktü. Ama babasının gözünde başka bir yerdeydi. Okula gönderilen oydu. Yeni ayakkabı alınan oydu. Sofrada başköşeye oturan da oydu. Ali Asaf’ın gözündeki nefret, kardeşinin yüzüne baktıkça büyüyordu.

---
Yıllar geçti. Ali Asaf’ın çocukluğu Hilvan’ın koca topraklarında büyüyen bir öfke gibi kabardı. Babası onu çobanlığa gönderdi, Doğu’yu ise yanına alıp işlerini öğretmeye başladı.
Ali Asaf’ın dili sertleşti. Sözleri bir yetişkinin sözleri gibiydi artık.Ona karşı gelenin gözünün yaşına bakmazdı. Aşiretin çocukları bile ondan çekinirdi.
Bir gün, babasının ikinci eşiyle –yani Doğu’nun annesiyle– avluda tartışırken duydu onu. Kadın, Ali Asaf’a laf dokundurdu:
> “Sen ne dersen de, bu evin gerçek oğlu Doğu’dur. Ağa olacaksa o olur.”


İşte o an, Ali Asaf’ın dünyası karardı. Çocukluğundan beri biriktirdiği nefret, o anda parladı.Kadın gece tandıra ekmek atmaya gittiğinde Ali Asaf peşinden gitti. Hiçbir söz söylemeden, ne yaptığını bile tam bilmeden, elleriyle kadının başına vurdu. Kadın yere yığıldı. Çığlık atacak fırsatı bile olmadı.
Nefesi kesildiğinde, Ali Asaf’ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Elleri kan içindeydi. Dizlerinin üzerine çöktü ama pişmanlık hissetmedi. İçinde bir rahatlama vardı.
Sabaha karşı cesedi babası buldu. O an göz göze geldiler. Babası Ali Asaf’a uzun uzun baktı, hiçbir şey söylemedi. Cesedi gömdüler. Aşiret içinde kimseye anlatmadılar.
Babasının bakışları o günden sonra daha da sertleşti. Ali Asaf, babasının gözlerinde artık bambaşka
📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play