Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Çarpık Zincirler; Bir Katilin Aşkı
Dark Romance

Çarpık Zincirler; Bir Katilin Aşkı

3Beğeni
11Okunma
1 Bölüm
1,403Kelime
7 dkSüre
02.10.2025Tarih
"Aşkın sadece iki çeşidinin olduğunu düşünürdüm;

Onun uğruna ölmek isteyeceğin türden,

Ya da onun için öldürmeyi göze alacak türden;

Ama sen sevgilim,
Sen uğruna yaşayacağım türden bir aşktın..."

|Karanlık Fısıltılar|


[Günlük - 7 Temmuz]


> "Aynada yansıyan kadını tanımıyorum.Ama onunla yaşadığını söyleyen bir adam var...Ve her sabah bana aşkla bakan gözleri, bilmediğim bir hikâyeyi ezberlememi istiyor."


7 TEMMUZ 09.25

PARİS

Gözkapaklarının arasına sızan loş ışık, uykunun kırılgan perdesini usulca aralarken; kalbinde bastıramadığı, anlamını çözemediği bir ağırlıkla uyandı. Uyandığı o ilk anda bedeninden önce ruhu irkildi. Odadaki süzülen perdeler bile gözlerine tehdit gibi görünüyordu. Gözbebekleri tavana dikilmiş halde, bir süre yerinden kıpırdamadan öylece yattı.


Bir kâbus... Yine. Ve bu seferkinde gelinliği kan içindeydi. Dizlerine kadar inen etekleri, adım attıkça kanın ağırlığıyla zemine sürtünüyor, ardında kırmızı bir iz bırakıyordu. Dikenler, taşlar ve odun parçaları batmasına rağmen çıplak ayaklarla koşmaya devam ediyordu. Kimden kaçıyordu? Neden bu kadar çaresizce koşuyordu? Sorular rüyada anlamsızdı. En mantıksız anlar bile nedensellik aranmadan gerçeğe dönüşüyordu. Ne kadar yürürse yürüsün, karanlık bir ormanın içinden çıkamıyordu.

Sonra... sonra biri ona doğru yaklaşıyordu. Adımların sesi yoktu ama oradaydı. Kurtuluş sanki önündeki silüete bağlıydı. Adını haykırmaya çalıştı ama boğazından çıkan tek şey çırpınan bir nefesti. Elini uzattı ama aralarında çok mesafe vardı. Yetişemeden uyanmıştı. Alnındaki soğuk ter damlalarını eliyle sildi. Yanında birinin varlığını hissetti. Yavaşça başını çevirdi. Dean, yatağın kenarına oturmuş, onu izliyordu. Gözlerinin altındaki yorgunluk çizgileri, gülümsemesini daha derin kılıyordu. Solgun sabah ışığında yüzü fazla gerçek, fazla huzurlu görünüyordu.

"Yine mi kabus?" dedi usulca.

Sesi yumuşak, içten ve her şeyden öte... fazlasıyla sakin. Bu sakinlik, içini ısıtacağına daha çok ürpertti onu. Sanki birazdan söylenecek cümleleri önceden ezberlemişti adam.

"Evet... ama önemli değil," dedi kadın. Sesi titrekti. Boğazını temizleyip daha dik oturmaya çalıştı.

"Sadece... rüyaydı."

Dean, başını hafifçe eğdi. Kadının saçının tutamını dikkatle kulağının arkasına yerleştirdi.

"Sana kimse zarar veremez. Artık birlikteyiz. Sonsuza kadar."

O iki kelime... Sonsuza kadar.

Boğazında düğümlenen şeyi yutmakta zorlandı. Sonsuzluk, bir ömür boyu yan yana olmaktan çok daha fazlasıydı onun gözünde. Sonsuzluk, kaçacak deliği olmayan bir hapishane gibi de gelebilirdi insana.

Camın önüne gidip perdeleri çekerek içeriye ışığı davet eden adam-Dean-pencerenin buğusuna parmaklarıyla küçük, dairesel şekiller çiziyor, sonra onları siliyor, tekrar yapıyordu. Aralarında bir sessizlik hâkimdi. Ama bu sessizlik kavga sonrası değil, daha çok hiçbir şeyin tam olarak başlamamış olmasının sessizliğiydi.Dean sonunda konuştu.

Sesi yumuşak ama ölçülüydü:

"Burayı sevdiğini söylemiştin. Deniz kokusunu unutamadığını... Belki hatırlarsın diye getirdim."

Alina gülümsedi, ama bu gülümseme bir alışkanlığın kalıntısı gibiydi-refleksle yüzüne yerleşmiş ve içi boş kalmış. Hatırladığını sandığı hiçbir anı, ona ait değildi. Bu adamla olan anılarına dair zihninde tek bir görüntü yoktu. Sadece sesler, belirsiz fısıltılar ve hastane odasında gözlerini açtığında, başucunda oturmuş bu adamın gözlerindeki derin rahatlama...

Taburcu olduğundan beri bir ay olmuştu. Son bir

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play