Hoş geldin kalbi güzel insan, kitaba başlamadan önce başladığın tarihi bırakmak ister misin?
Keyifli okumalar.
*
Bahar rüzgârı eşsiz bir his bırakarak çocuğun tenine dokunduğunda havanın tatlı sıcağına rağmen güzel şeyler düşünemedi. Bundan öncesine kadar dışarı çıktığında arzuladığı hava buydu aslında, yağmur yağmadan evvelki hafif esintinin saç tutamlarını okşayışını, çim ve toprak kokusunu, bahar sıcağının rüzgâr eşliğinde yüzüne çarpmasını hep sevmişti, bununla birlikte bisikletiyle sitede dolaşmayı da. Güzel hislerin çoğunu silecek bir an yaşanıyordu şimdi, doyasıya eğlenmek için gelmesini beklediği bahar nefreti olabilirdi. Henüz on iki yaşındaydı fakat duyduklarını, gözleriyle şahit olduklarını kendi yaşıtlarına kıyasla daha net algılıyor şüpheye düşmüyordu. Kötü bir şey olacaksa olacaktı, kimse onu yalanlarla kandıramazdı. Dudaklardan dökülen her sözcüğün hangi maksatla söylendiğini anlıyordu ve insanların sanki o hiçbir şey anlamıyormuş gibi onu aptal yerine koymalarından nefret ediyordu. Sanıyorlardı ki dil gerçekleri çarpıtabilir, karşıdakini başka bir gerçeğe inandırabilirdi. Yanılıyorlardı, dilleri onlara istediklerini verse de gözleri ve bedenlerinin diğer uzuvları gerçeği söylüyordu. Ve çocuk bunu görüyordu, anlıyordu.
"Bugün birlikte vakit geçireceğimizi sanıyordum." dediğinde babasının onun bisikletini arabanın bagajına koyuşunu izledi.
"Yine birlikte olacağız, birlikte küçük çaplı bir seyahat edeceğiz." dedi babası. Sanki dakikalar öncesinde onunla ayrılık konuşması yapan kendisi değilmiş gibi. Bu defaki ayrılığın önceki seferkilerle aynı olmadığını pekâlâ anlıyordu çocuk.
"Gitmek zorunda mıyız? Ben burayı da arkadaşlarımı da çok seviyorum. Seni çok daha uzun bir süre bekleyebilirim. Gülşen anne bana iyi bakıyor." Kalmak için ne kadar ısrarcı olursa olsun son sözü her zaman ebeveyn söylerdi, yine de çabalamak seçeneği hemen kabullenmesinden daha cazip geliyordu.
Babası bagaja koyduğu diğer eşyaların akabinde çaresizce ayakta dikilen oğluna doğru yürüdü. Ona şefkatle baktı, biraz da suçlulukla. Bir şeyleri açıkça dile getirememek onu da yoruyordu. Gerçekleri çarpıtmanın tek sebebi oğlunu üzmemekti. Nihayetinde onun hayatında kendisinden başka kimse yoktu. Onu yalnızlıktan kurtarmaya bakıyordu. Doğru olduğunu düşündüğü şeyi yaparak.
Dizlerinin üzerine doğru çömeldi ve boylarını eşitledi. Elleri oğlunun iki omzunu kavradığında ona bir babanın verebileceği en özel şekilde, ilgiyle baktı. Çok güzel bir oğlu vardı. Henüz on iki yaşında olsa da o akranlarına kıyasla hep çok daha olgun düşünüyordu. Sebebi yalnızlık olabilirdi, bir anne şefkatinden yoksun olarak büyümek de. Sebebi her neyse bu onu güçlü yapıyordu. Eksik ve ihtiyaç duyduğu duyguların yokluğu onda inanılmaz boşluklar bırakacaktı belki ancak bunların onu güçlü kıldığını da görebiliyordu babası. Vermiş olduğu bu karar onun kaldıramayacağı bir şey olsaydı belki tekrar düşünürdü.
"Buraya geri döneceksin." dedi emin olmayan bir sesle. Çocuk yutkundu ve yalnızca babasının kendisine sevgiyle bakan gözlerine baktı. Dönmeyecekti biliyordu.
Başını aşağı