“Korkuyor musun?” Küstah gülüşü yine dudaklarında yer etti. O dinginliğiyle aldatan bir okyanustu. Derinlerinde kıyamet saklıydı. “Senin cesur olmana gerek yok.” Uzanıp oturduğum sandalyeyi aniden kendine çekti. Yüz yüze, birbirimize fazlasıyla yakındık ama o yetinmeyip üzerime eğildi. “Bütün adımları sana doğru ben atarım.” Büyük elini yüzüme yerleştirdi. Başparmağı dudağımın kenarını okşarken, gözlerinin odağı okşadığı noktadaydı. “Kaçarsan kovalarım.”
Yutkundum. Tüylerimi diken diken ediyor ama aynı anda kalp atışlarımı hızlandırıyordu. Bu yepyeni, çok yabancı olduğum bir şeydi. “Ve kollarıma geldiğinde…” Diliyle dudaklarını nemlendirdi. Burası çok mu sıcaktı? “Ne yaparsan yap arkanda dururum.”
O belaydı. Uzak durmam gerektiğini zihnim haykırıyordu ama ben ona çekiliyordum. Güce duyduğum hayranlıktandı belki de ama Alaz Moralı tanıdığım en etkileyici adamdı. Ve bütün planlarımı kenara koyup kendimi ona bırakma arzusu uyandırıyordu.
Bölüm 1
Bölüm 1Hareket et! Çığlıklar zihnimde buğulanıp net, tek bir talimat yankılansa da bedenim derhâl tepki vermekten acizdi. 1, 2,3,4... 4 ayaklarımın ilk adımı attığı andı. Okyanusun dibinden yüzeye ulaşan benliğim nihayet şu anın içindeydi. Kan kokusunu alıyordum. Hayır, bu aklımın düştüğü bir yanılgıydı.Çok kısa bir zaman diliminde küçüğümün gözlerini kapatıp silahımı çekmiştim. Yine de geç kalmıştım. İnci çoktan hiç şahit olmaması gereken bir kâbusu travması olarak hayatına kazımıştı. Bacaklarıma yasladığım minicik varlığı put misali soğuk ve hareketsizdi. Sanki benim dört saniyeme hapsolmuştu.Babamın nabzını henüz kontrol etmemiş olsam da biliyordum, yaşamıyordu. Sağ kolu Cemal'le göz göze geldiğimizde "sağ istiyorum" dedim. Bu Göktuna ailesinin başı olarak verdiğim ilk emirdi. Sorgulamadan başıyla onaylayıp harekete geçti.Nicole kırık Türkçesiyle "ne oluyor, o iyi mi?" diye sorgularken İnci'den kulakları sağır eden bir çığlık koptu. Bu öyle acı bir haykırıştı ki benim bile artık varlığını unuttuğum yüreğim sızladı. Kızına yaklaşmak için diz çökmeye meyleden Nicole'ün omzuna dokundum. Parmaklarım arasındaki silahın teması onu korkutsa da aldırış etmeden cam kapıyı gösterdim. "İçeri." Onları güvenli bir yere götürmeliydim.Korumaların bir kısmı etrafımıza etten bir duvar örmüştü ancak babam kendi evinin bahçesinde vurulmuştu, bu affedilemez bir hataydı.Balonlar, konfetiler ve daha bir sürü süs eşyasıyla dolu olmasına rağmen artık bir kutlama alanından çok uzak olan bahçeyi aşıp eve girene kadar hem Nicole hem de İnci'yi çekiştirip durmuştum. Sırtım cam kapıya dönük, elim hâlâ küçüğümün gözleri üstünde Nicole'e baktım. Şoktaydı. Onu sarsmak istedim ancak vakit yoktu. "Onu al, yukarı çık ve pencerelerden uzak kalın."Çatallanmış sesiyle göğsünü tutarak "D-Dinçer?" diye sordu. Geri dönmeye kalktığında refleksle kolunu sıkıca tutarak engelledim. Yaşla dolan gözleri bana yalvarıyordu. Aralanan dudaklarından tek kelime çıkmasına izin vermeden başımı iki yana sallayıp kızını hafifçe ona ittim. Neyse ki beni ikiletmedi. Birilerini ikna veya teselli edemezdim. Üstelik içinde bulunduğumuz vaziyet bizimki gibi ailelerde sorumluluk almayı gerektirirdi. Nicole ve İnci görüş alanımdan çıktığı gibi yeniden artık sessizliğin hâkim olduğu bahçeye döndüm. Rüzgâr bile esmeyi bırakmıştı. Yas havası böyle mi olurdu? Ağır adımlarım karakterinin aksine heybetli bir görüntüye sahip babama yaklaştı. Yerde öylece, hareketsizce yatıyordu, bembeyaz gömleği kana bulanmış, yeşil gözlerine soğuk, bomboş bir bakış yer etmişti. En başından gittiğini biliyordum, buna rağmen iki parmağımı boynuna bastırdım. Hiçlik… Teni hâlâ sıcaktı fakat kalbi durmuştu. Dinçer Göktuna tam da beklediğim gibi son nefesini vermişti. Yıllardır süren çöküşünün doruk noktası evimizin bahçesinde zavallı bir ölümdü. Koca çınar Asım Göktuna oğlunu görse utancından başı yerden kalkmazdı. Cemal ve diğer korumalar etrafımı sararken sakince doğruldum. Mahcup, üzgün ve endişeliydiler. Bakışları babamla benim