Kitaplar Özellikler İletişim İndir
DİKTİĞİN LAVANTALAR
Aşk/Romantizm

DİKTİĞİN LAVANTALAR

1Beğeni
10Okunma
19 Bölüm
9,567Kelime
48 dkSüre
25.09.2025Tarih
"Gör beni, gömme."











ER6890ZA

1. Bölüm: "Mavinin Bilinmeyen Tonu."

Neva, bir hikaye nereden başlar ve nerede biter çok iyi biliyordu.

Hikayeleri tanırdı, elleriyle dokunabilecek kadar yakındı hatta hikayelere. Bir insanın yüzüne baktığında, bir odaya girdiğinde, ya da bir kitaba dokunduğunda bile içinde ne tür bir iz bırakacağını çok iyi bilirdi. Neva, o izin sonunu ve de ilklerini, daha en başından bilirdi.

Her iz, bir hikayeydi bu yüzden onun için.

Şimdi karşısında duran adam da, hikayesinin bir parçası. Kayıp bir parçası, eksik bir parçası, kırık bir parçası... Henüz belli değildi. Ancak, Neva'nın karşısında, koyu gök mavisi gözlerini çekmeyişi, belirsizliğe daha bir derinlik katmasından başka bir şey değildi.

Tıpkı iki yıldır baktığı gibi bakıyordu kadına, iki yıldır baktığı gibi dikkatle ve özenle. Neva, adamın bakışlarında bazen aşka benzer bir duygu yakalıyordu, bazen ise nefrete. Bazen, Talu'nun derinliğinde boğulacak gibi hissederken, bazen bakışları bir kaya gibi sert gelirdi, bir o kadar yüzeysel...

Neva, yanındaki arkadaşının söylediklerine kulak vermeyi istese de çok uzaklarda hissediyordu kendini. Anlamların arasında kaybolmuştu. Talu daha ne kadar bakacaktı ona böyle? Bakmasının sebebi neydi? İnsan bunca zaman sıkılmaz mıydı ki aynı kişiye bakmaktan? Bu sorulara bir cevap bulmak zorundaydı. Merakını görmezden gelmekten sıkılmıştı. Aniden, Pelin'in ona dokunmasıyla irkildi. "Neva? Duydun mu?"

Neva'nın bakışları yön değiştirerek, Pelin'in çikolata kahvesi gözlerini bulmuştu. "Efendim?"

"Nereye bakıyorsun dedim." dedi Pelin, Talu'ya dikkatle süzerken.

"Bir yere değil, dalmışım." derken, fazla kapıldığı için içten içe kendisini azarlıyordu. Pelin'in, ya da bir başkasının bilmesini istediği bir mesele değildi bu. "Yurda mı geçiyorsun sen?"

Pelin'in tavrındaki kuşku izleri geçmese de, arkadaşına mesafeli davranmadı. "Evet, görüşürüz dedim ama bakmadın."

Neva, el sallayarak kendisini gülümsemeye zorladı. "Görüşürüz."

"Görüşürüz, notları atarım sana."

Başını sallarken, bir an önce gitmesini ve Talu'nun tarafına tekrar bakabilmek için içi içini yiyordu. "Tamamdır. Ben de bendekileri atarım."

Pelin nihayet giderken, Neva tekrar aynı parlak gözlere bakabilme umuduyla arkasını döndü. Ancak Talu da, arkadaşları da durdukları yerde yoktu. İç çekerken, zaten bugünün şansını fazla zorladığını biliyordu. Talu, mermer beyazı teni, siyah kıvırcık saçları ve henüz yakından bakma fırsatı bulamadığı ve rengini hayal etmek zorunda kaldığı, mavinin bilinmez bir tonu olan gözleriyle, bugün güneşli günler kadar parlaktı. Böyle olduğu günlerde, Neva'ya öyle bir bakışı olurdu ki, Neva yeryüzünde kimsenin onun gibi gözlere sahip olamayacağını sanırdı. Fakat bazen de, tüm kara kışlar, aydınlanmayan geceler gibi gölgede kalırdı yüzü. Neva, öyle günlerde, bir anlığına dahi göz göze gelmemek için başını ısrarla ondan ters yöne çevirirdi.

Bugün, adamın yüzünde açan güneşi gördüğü için memnundu. Yolun karşısına doğru geçerken, gereğinden fazla mutlu olmaması gerektiğini düşünüyordu. Çünkü Talu, fazla düşündüğünde içinden çıkamadığı bir bataklığa dönüşürdü. Dersteyken

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play