“Jolie o biraz huysuz bir at” diye söylenen Hera’ya sırıtarak bakan Tolga, gerçekten o ata huysuz dediği için genç kadının özür dilemesi gerektiğini düşünüyordu. Çünkü Uzay, denen saf Arap atı huysuz falan değildi. O lanet olası sahibi gibi psikopattı. Sert koşardı. Onu zapt etmek fazlasıyla zordu. Buz gibi bir attı ve üzerine asla sahibi haricinde kimseyi bindirmezdi. Son 4 yıldır da sahibi onun yanına gelmediğinde fazlasıyla öfkeliydi. Onun için ayrıca bir hırçınlığı vardı. Jolie,
“Çok güzel bir at. Üzerine birini almadan koşuyor olması çok acı. Lisa onu çok seviyor ama yanına yaklaştırmıyor” diyerek karşılık verdiğinde Tolga, sırıtarak
“Sahibi gibi piç kurusu.” Diyerek karşılık verdiğinde Jolie, kaşlarını çatarak
“Sahibi kim?” diyerek ona sordu. Tolga, ise birkaç saniye duraksadı. Çünkü genç adam sahibinin bir kâbus olduğunu biliyordu. Üstelik son 4 yıldır fazlasıyla kabustu. Sert, acımasız, üsteki tek bir kelimesi bile olmayan bir kâbus. Diye düşündü ve derin bir nefes vererek
“Sahibi, benim teşkilatta arkadaşımdı. Hala arkadaşım ama piç kurusunu ilk gördüğüm yerde geberteceğim için pek karşıma çıkmamayı tercih ediyor. Genelde insan sevmiyor ve özellikle sevdikleri bizden ibaret. Yani,” diyerek genç kadına dik dik baktı ve
“Bu attan sende Lisa’da uzak durun” diyerek konuşmasını sonlandırdığında gür bir motor sesi çiftliğin kapısında yankılandı. Tolga, motor sesine karşılık başını çevirip bakmaktansa sadece dişlerini sıktı ve
“Piç Kurusu!” diye hırladı. Sonra Uzay, sakin sakin dolandığı yeşil alanda kişnedi. Ardından hisset9tiği coşku ile önce şaha kalktı. Çünkü tam 4 yıldır beklediği sahibi gelmişti.
Doğuş Kaplan, teşkilatın önde gelen komutanlarındandı. Tüm ekibin neredeyse eğitiminde yer almıştı ve katılığı operasyonların haddi hesabı yoktu. 7 yıl önce girdiği bir çatışmada fena yaralanmıştı ve Kuzey Ataman, onun raporunu sert bir şekilde onaylamıştı. Tabi, Doğuş’ta ona oldukça sert bir tepki vermişti. 1 yıl iyileşme sürecinin ardından Demir Sert’in şirketine girmişti. Bir süre sert bir güvenlik elemanı olduktan sonra Tolga ile ortak çalışmalarda çalışmaya başlamıştı. Son görevi İtalya’da bir mafya liderine korumalık yapmaktı ve dün ülkeye geri dönmüştü. Biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Uzun zamandır ihmal ettiği tek can yoldaşına merhaba demekte bu dinlenmenin içinde yer alıyordu. Kaskını çıkaran genç adam, hayatta tek gülümsediği varlığa yine gülümseyerek baktı ve motorundan inerek ona doğru yürümeye başladı. Çünkü at, oldukça hırçın bir şekilde ona doğru koşarak geliyordu. Sonra fark ettiği şey ile duraksadı. Çünkü atın koşuş yolunda bir kız çocuğu vardı. 4 yaşlarında küçük sarı saçlı narin kız kimindi? Bilmiyordu. Fakat, orada durmaya devam ederse o lanet olası at kesinlikle durmayacaktı. Sonra bir çığlık duydu. Ve o