Dark Romance DRAKULA'NIN GELİNİ
4Beğeni
14Okunma
1
Bölüm
104Kelime
1 dkSüre
20.09.2025Tarih
Gece, Transilvanya dağlarının zirvelerinde uğuldayan rüzgârla derinleşiyordu. Ay, kan kırmızı bir hâleyle gökyüzünde asılıydı; sanki tüm karanlığa hükmeden bir göz gibi. Elara, eski haritalara bakarak dar patikadan ilerliyordu. Her adımı, çamura saplanıyor; her nefesi, boğazında keskin bir soğukla yankılanıyordu.
Kaybolan kardeşini bulmak için çıktığı bu yolculuk, köydeki yaşlıların anlattığı hikâyelerle daha da ürkütücü hâle gelmişti. “Dağın ardındaki şato, yaşayanlara ait değildir,” demişti köyün cadı kılıklı kadını. “Orada yaşayan, kanla beslenir, ruhla büyür. Ve gelinini bekler…”
Elara, o sözleri hatırladıkça içini bir ürperti kaplıyordu. Ama geri dönemezdi. Kardeşi Adrian, günler önce bu dağlarda kaybolmuştu. Onu bulmadan köyüne dönmek, ölüm demekti.
Sis dağıldığında, karşısında yükselen ihtişamlı ama lanetli şatoyu gördü. Siyah kuleleri göğe doğru uzanıyor, pencerelerinden sızan kızıl ışık geceyi kesiyordu. Kapkara taşlarla örülmüş duvarları, asırlardır dimdik ayakta gibiydi. Ama Elara’nın kalbini en çok titreten şey, şatonun kapısında hissettiği bakışlardı.
Sanki bir çift göz, onu baştan beri izliyordu.
Elara kapıya yaklaşırken, rüzgâr uğuldadı. O an gökyüzünden bir yarasa sürüsü havalandı, kanat sesleri geceyi doldurdu. Genç kadın geri adım atmak istedi ama ayakları sanki yere mıhlanmıştı.
Kapı kendi kendine ağır ağır açıldı. İçeriden yayılan koku, küf ve eski kan kokusunun karışımıydı. Tam o anda, derinlerden gelen tok ve büyüleyici bir ses yankılandı:
— Nihayet… gelinim geldin.
Elara’nın boğazı düğümlendi. Sesin sahibi karanlıktan belirdi. Uzun siyah saçları omuzlarına dökülüyor, gözleri kıpkırmızı parlıyordu. Dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.
O, efsanelerin korkulan adıydı: Drakula.
1. Bölüm
Keyifli okumalar
Elara
Hava sisli ve karanlıktı. Yağmur kokusu var ama henüz yağmıyordu. Ormanın içinde garip sesler geliyordu. Kaybolan kardeşimi bulmaya çalışıyorum. Fısıltılar yaklaştığında önüme gelen ağaçları kenara çekmeye çalışıyordum. Sessizce adım adım ilerlerken karşıma devasa bir şato çıkmıştı. Derin bir nefes almıştım.
Kalbimin hızlanması nefes almamı engel oluyordu. Kapıya vuracağım anda kendi kendine açılmıştı. İçeri adım atmaya korkuyorum ama kardeşim burada olabilirdi. Adım attığım anda kapı sert bir şekilde çarpıldı.
Yutkunamadım çünkü hem garip kokular hem de tuhaf sesler geliyordu. Hızlıca yanımdan birinin geçtiğini hissettim. Arkama baktığımda kimse yoktu. Önüme bakacağım anda korkuyla çığlık attım. Gözlerim yavaştan kapanırken kendimi karanlığa bırakmıştım.