Sabah ezanı ile gözlerini aralayan Aslı bir süre tavanı izleyip hayatını sorguladı. Bu ev, oda hatta yatağı bile resmen bıçak sırtı gibi ruhunun her bir köşesine batıyordu. Geç yatmıştı.Serenderinönünde olan çardakta gece üçe kadar oturmuştermostunayaptığı kahvesini içmiş uzun uzun düşünmüştü. Bir de boyundaki kolye ile dertleşmişti.
Nefesini verip kalkarken evdeki küçük tıkırtılar evin en büyüğü olan Asiye nenenin namaza kalktığının işaretiydi. Az sonraya doğru diğer yandan da sesler gelmeye başladı. Çetin abiside ayaklanmıştı. Bu adama bir abi gibi hayrandı. Her sabah namaza kalkıyor sonra koşuya çıkıyor dereye inip geri geliyor ve duşunu alıp kahvaltıya yetişiyordu. Ardından da babasıyla kum çekmek için limana gemilere gidiyordu.
Kendi de ayaklanıp önce banyoda işlerini halletti. Ardından abdest alıp namazını kıldı çünkü göğsü yine daralmıştı. O kısacık uykuda babasını görmüş onu görmek üstelik gözlerindeki kederle görmüş olmak ruhuna işkenceydi. Namazı bitip duasını ettikten sonra kalktı ve seccadesini dolabına koydu.Orada bir tarafa ayrılmış eşyaları gördükçe her sabah olduğu gibi yine morali bozuluyordu.
Son dört yıldır o bu dolabı temizliyor boşaltıyor eve geldiği an Asiye reisin emri ile yeniden eski haline geldiğini görüyordu. Başlarda çok inatlaşmıştı ama sonradan umursamaz bir hale bürünmüştü. En azından ev halkı buna inanmıştı. Çetin abisi vekendinden iki yaş küçük Ayşe hariçti.
Üzerine kot tulumunu siyah kısa kollusunu ve saçlarına sardığı fularını geçirip telefonuyla atölyenin anahtarını cebineattı. Odasından çıktığında alt katta koşturmalar başlamıştı. Asiye reise göre üzerine güneş doğuran kadından hayır gelmezdi. O nedenle sabah namazı sonrası başta gelini ve torunu olmak üzere evin tüm kadınlarını ayağa dikerdi. Başlarda ona da aynısınıyapmak istemişti ama Aslı her sabah o kapıya dayanmadan hazır oluyor yaşlı kadının azarlamak için var olan hevesini kursağında bırakıyordu.
Merdivenleri inerken kaynanası Hayriye Hanım kapının önünde çaylığa gidecek çalışanlarınbaşı olan kadına bir şeyler tarif ediyordu.Ondan sonra fındık bahçesi için de gidecek grubun yiyeceği verilecekti.Çayınilk seferi toplanmış ikinci seferi fındıkla aynı zamana denk gelmişti. Bu nedenle kayınbabası Hilmi Tunalı iki taraf için de mevsimlik işçi grupları edinmiş, her sene aynı adamların gelmesine özen göstermiş işi bildikleri için de güvenerek mahsulü hasat etmeleri için onlara teslim etmişti.
Aslı, mutfağa girdiğinde evdeki üç çalışan kadın da ona döndü.
Yaşça en büyükleri olan Hatice “Günaydın kızım” derken ondan daha küçük olanlar gülümsemişti.
“Günaydın Hatice abla. Var mı masaya gidecek bir şey?”
“Yok kızım ama Çetin oğlum seninhamur kızartmandan istedi. Zahmet olmazsa gelin bacım yapsın dedi.”
Aslı gülümsedi. Çetin için canı fedaydı. Hemen ellerini