Aynadaki yansımama bakıp gülümsedim.
"Sonunda! Sonunda başarmak üzereyim."
"Çok güzel oldunuz."
Hemen arkamda beliren makyöz ve stiliste gülümseyerek baktım. Beyazlar içindeydim. Yıllardır hayaline kurduğum her şey tek tek gerçekleşiyordu.
"Elimi beyaz gelinliğin üzerinde gezdirip düzgün olan eteğimi bir kez daha düzelttim. Çektiğim bunca acıya sonunda değecekti.
"Saat kaç?"
Etrafımda pervane olan kızlardan biri sorumu cevapladı.
"Saat tam yedi Elisa Hanım. Damat beyde birazdan gelir."
Heyecanla başımı aşağı yukarı salladım. Dağınık topuzumdan birkaç tutam saç önüme gelirken onları kulağımın arkasına sıkıştırma isteğine şimdilik dur dedim. Şuan tek kelimeyle mükemmel gözüküyordum. Tek bir hareketimle her şeyi mahvedebilirdim. Bunu kesinlikle göze alamazdım.
Yurt dışından özel olarak tasarlanan gelinliğimi bir kez daha beğeniyle süzdüm. Göğüs dekoltesini patlatan pırlantalar ve aşağı doğru balon eteğimi serpilen minik parlak taşlar göz kamaştırıyordu. Her şey fazla mükemmeldi.
Saat hızla ilerlerken artık odada tek tük insanlar kalmıştı. Kapı çalınca bakışlarımı saate çevirdim. Onun gelmesine daha vardı. Yanımda yardım için kalan kız kıkırdadı.
"Galiba damat bey biraz sabırsız çıktı. İzninizle ben kapıyı açıp geliyorum."
Başımı onaylarcasına salladım. Heyecandan yerimde duramıyordum. Kızın adımları ileri gitmek yerine sanki geri geri gidiyormuş gibi hissettim. Nihayet kapı açıldığında içeri biri girdi. Yüzüm anında düşerken adam önündeki kızı yok sayıp karşıma dikildi. Yarı alay dolu bir sesle konuştuğunda istemsiz kaşlarım çatıldı.
"Elisa hanım! Müstakbel eşiniz sizi almam için beni gönderdi. Lütfen bu taraftan!"
Önce adamın uzattığı eline sonra da hala alayla gülümseyen yüzüne baktım.
"Berk neden kedisi gelmedi? Üstelik saat daha çok erken!"
Adam diliyle yanağını şişirip bıkkın bir nefes verdi. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Bu ne terbiyesiz bir adamdı böyle? Berk'in böyle bir adamla ne işi olur ki?
"Berk Bey! Benden ne istediyse onu yapıyorum. İsterseniz onu arayabilirsiniz. Ama acil bir işi çıktığı için muhtemelen telefonuna ulaşamayacaksınız! Şimdi benimle geliyor musunuz? Gelmiyor musunuz?"
Kendimden emin bir şekilde adama ağzının suyunu akıtarak bakan kıza seslendim.
"Telefonumu ver!"
Kız ağzının suyunu silme gereksinimi duymadan dalgın bir şekilde telefonumu uzattı. Beklemeden Berk'i aradım. Ama kahretsin ki adamın dediği çıkmıştı. Yine o ukala bakışlarından birini atıp konuştu.
"Artık gidebilir miyiz? Yoksa kendi düğününüze geç kalacaksınız? Malum yol biraz uzun!"
İstemesem de başka seçeneğim yoktu. Hala adama yiyecekmiş gibi bakan kıza döndüm.
"Çiçeğimi ve çantamı getirir misin?"
Kız bu sefer beklemeden söylediklerimi yaptı. Telefonumu çantama koyarken son kez odanın içine göz gezdirdim. Her şeyi almıştım. Artık gidebilirdim. Kapıdan dikilen adamın yanına gidip isteksizce konuştum.
"Hazırım. Artık gidebiliriz."
Cevap vermeden kolunu uzattı. Uzattığı kolunu tutup yürümeye başladım. Gelinlik düşündüğümden daha ağırdı. Ve topuklular mağazadaki kızın söylediğinin aksine hiç de rahat değildi. Gerginliğimi atmak için içimden her şeye söylenmeye başlamıştım. Berk'e gerçekten