Gelincik bulvarının hemen yanında bulunan boş arazide top koşturan mahallenin sekiz erkek çocuğu bağıra çağıra oyana bu yana koşup duruyorlardı. Bahar ayının sıcağına aldırmadan alınlarından akan terleri toz toprak olmuş çamurlu elleriyle siliyor, yüzlerini lekeler içinde bırakıyorlardı. Eve gittiklerinde anneleri ‘Eşeğin evlâdı bu hâlin ne?’ diye bağıracaktı ama bu onları durduramazdı.
Defalarca düşüp kanattıkları dizleri dirseklerine yara bandı yapıştırmadan büyüyen çocuklardı onlar, annelerinin çığlıkları bir kulaktan girip diğerinden çıkardı. Tişörtleri terden ve tozdan rengi değişmiş, kimininki düşünce yırtılmıştı ama o top var ya o top ayak ona değecek, o top havaya çıkacaktı. Arkasından bir çocuk, “Öyle mi vurulur lan!” diye bağıracak ama o topun da peşine düşecekti. Bazen olacak horoz gibi başlarını birbirine değdirip, “Ne diyorsun lan sen?” diye kavgaya tutuşacak ama iki dakika sonra her şey unutulup yeniden oyuna girilecekti çünkü onlar çocuktu. Özgür, sokağın tadını almış hâlâ camdan ekmek alıp kaçan ve hayatını neşeyle geçiren çocuklardı.
Onlar Üsküdar ilçesinin Çengelköy mahallesinde Gelincik Bulvarının mutlu çocuklarıydı…
İki yanı çınar ağaçlarıyla çevirili uzun bulvarın iki yanı ayrı ayrı komşuluklara yer etmişti. Bulvarın bir yanı Tellioğlu bir yanı Seferoğullarıydı. Mahalle halkı kendilerine böyle bir isim takmışlardı. Onları ayıran bir bulvar vardı. Ağaçların diplerinde gelincikler yetişiyordu. Her yıl kendiliğinden çıkar mevsimi bitince yok olan gelincikler…
Çarkın tüketmeye yetmediği o evlerdeki muhteşem komşulukların mahallesi Çengelköy. Bir yanı deniz bir yanı yeşillik. Yalancı bir cenneti yaşıyorlardı. Evler bahçe içinde iki üç katlıydı, bazıları dar sokaklar arasında tek katlı veya iki katlı eski ve yeni yapılar kardeş kardeş yana yana duruyorlardı. Sokaklar Arnavut kaldırımıydı, topuğunun tıkırtısına karışan sesler dikkat çekerdi.
Asaf’ın evi Gelincik Bulvarının Tellioğluları tarafındaydı. Bahçe içindeki üç katlı yapı tek ev gibi görünse de iki ayrı daireydi. Büyük bir bahçesi vardı, bahçede meyve ağaçları ve annesini nadide gülleri dikiliydi. Annesi Aysel Hanım gül hastası bir kadındı, her renkten gül severdi. Özenle baktığı gülleri tomurcuklanmaya başlamıştı. Bir kısmına sebze ekmişti, filizlerini yakın bir zamanda dikmişti. Bahçenin ortasında ahşap kamelyada gündüz komşularını ağırlıyordu. Akşamları da eşiyle muhabbet ederdi. Kızı Nilüfer ve oğlu Asaf da bazı anlarda onlara katılırdı. Yaz akşamlarında yemekler orada yenir, çay orada içilirdi.
Karşı tarafta yani Seferoğulları tarafında tam karşısında komşusu Fahriye Hanım ve Kadir Bey yaşıyordu. Kızları Yasemin ile oğulları Ferdi Asaf ile Nilüfer’in yakın arkadaşlarıydı.
Fahriye Hanım’ın evi de bahçe içinde üç katlıydı. Geniş bahçesi ağaçlar envaı çeşit çiçeklerle kaplıydı. Sebzeleri eksik kaldır mı? Asla!
Bulvar boyu evler devam ediyor, her birinde sevdikleri komşuları oturuyordu. Sokağın sonunda dar ve bitişik