Yüzlerce yıldır birçok canlıyla beraber yaşadığımız dünyamızda varlığından birçok insanın haberdar olduğu fakat kimsenin deşifre etmeye cesaret edemediği insanlardan üstün bir ırkla beraber asimile olduk. Onlara birçok ad takıldı... En bilininler soğuk kanlılar, mavi kanlılar, reptilyanlardı. Onların bir kertenkeleye, timsaha, yılana hatta uzaylıya benzediğini söyleyenler oldu. Herkes yanıldı...
Onlara gerçekten vardı. Belirli kurallar çerçevesinde bizimle yaşıyor, hatta arkadaşımız oluyorlardı. Kurallar dedim... Çünkü onlar insanlarla evlenemezdi. Kendilerine asil kanlılar diyorlardı. Asil kan onlarda kalmalıydı. Uzun hayatları boyunca içlerinden insanlarla beraber olmak isteyenler çıkmıştı pek tabi... Bu tehlikeliydi. Onlarla beraber olmaları demek toplumlarını köreltmek demekti. Bu yüzden bununla ilgili çok ağır yaptırımları vardı.
Sanılanın aksine birer hayvana benzemiyorlardı. İnsanlar gibiydiler, asillerin damgaları vardı. Vücutlarının neresinde olacağını doğmadan önce kimse bilmiyordu. Tıpkı yılan derisini anımsatan ve kertenkelelerin vücut dokusu gibi çıkıntıları olan bu damgalar ne kadar büyükse o kadar asil oluyorlardı.
Bu damgaların en büyüğü şimdiye kadar doğanlar arasında tek bir isme ait olmuştu. Semin Adin.
O daha doğmadan diğer asil kanlılarda olduğu gibi, kaderi belirlenmişti. Fakat dövmesinin büyüklüğü, onun sadece yer altı dünyasında değil, tüm yeryüzü coğrafyasında lider olması gerektiğini vurgulayan bir kehanetti.
Etrafındaki kişiler, evleneceği asil kan, yaşayacağı hayat... Her şey doğduğu gün belirlenmişti.
Altı kurucu aileden biri olan Adin soyadı, kurucu ailelerinde desteğiyle dünyaya hükmedecekti. İnsanlar onlar için birer araçtı. İnsanlarla anlaşma yapar, onları kendilerine köle eder ve ifşa edilirlerse insan soyluları infaz ederlerdi.
Bu karanlık dünyada tüm soğukluğuyla planı doğru şekilde yürüten Semin Adin, sıradaki hamlesi için uzun süredir bekliyordu. Çok az kalmıştı biliyordu.
Bilmediğiyse çoktan belirlenmiş olan kaderine bir gölge gibi düşecek olan o kadındı.