Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Gölgeler Günlüğü -1: Kat Kaç?
Genel

Gölgeler Günlüğü -1: Kat Kaç?

1Beğeni
12Okunma
5 Bölüm
2,750Kelime
14 dkSüre
08.10.2025Tarih
Yatılı okulun duvarları sır tutmakta usta olabilir…
Ama sırlar sonsuza dek saklanamaz. Elbet birgün ortaya çıkar...

Annesi ve babasının ayrılığıyla monoton hayatından kurtulan Beste, babasının sürekli seyahatte olması yüzünden her ne kadar istemese de mecburen bu eski yatılı liseye adım atar. Binanın tarihi eskidir ama eğitimi diğerleri gibidir.
Okul, ilk bakışta diğerlerinden farksızdır—ta ki Beste yemekhanenin köşesinde gözleri karalanmış eski bir fotoğraf görene kadar.
Üçüncü kata çıkan merdivenlerin altından esen soğuk, gece yarıları duyulan kısık adımlar…
Okulun resmi planlarında sadece üç kat yazmaktadır.
Ama yıllar önce kaybolmuş bir günlüğün eksik cümleleri Beste’ye başka bir şeyi fısıldar:
“Dördüncü kata çıkan…”
Cümle burada yarım kalır...
Peki gerçekten kaç kat var?
Ve dördüncü kata çıkarsan…
geri dönebilir misin?

~Ayrılık~ {1}

👾~Bu kitap gizem, korku ve genç kurgu azıcık da romantizm dolu olacak. Yapıcı yorum yapmaktan çekinmeyin lütfen. İyi okumalar~ 👾


Beste Arık'ın anlatımıyla...



Mete’nin sesi, rüyamın tam ortasından bana çarptı.

“Beste! Kalksana, geç kalacaksın!”

Bu çocuk beni sinirlendirme konusunda bir numaraydı. On iki yaşında küçük erkek kardeşim, on altı yaşındaki bana okul arkadaşı gibi davranıyordu. Battaniyeyi kafama kadar çektim. 

“Git başımdan Mete, hafta sonu bugün.”

“Hafta sonu falan değil!” diye bağırdı kapının arkasından. “Annemle yeni eve bakmaya gideceğiz ya, hatırladın mı? Hem… kahvaltı seni bekliyor.”

“Ne yapayım? Git kahvaltını et işte.”

Kapı gıcırdayarak aralandı. Mete’nin kızıl kıvırcık saçları elektriklenmişti, sabahki kaosun minik ispatı.

“Senin yüzünden annem de bana kızıyor, kalk diyorum işte!”

“Zaten annem sana kızmaktan başka bir şey yapmıyor,” dedim yastığı fırlatarak. “Beni rahat bırak küçük şeytan.”

Mete yastığı yakaladı, yüzünde sinsi bir sırıtış belirdi. “Ben gidince seni kim uyandıracak bakalım? O zaman kim sabah sabah kahvaltıya kalkmaz, ha?”

Göz devirdim homurdanarak. “Sen git de dünya bir oh çeksin.”

Kahkaha atıp koridora kaçtı. Yorganı üzerimden atıp istemeye istemeye doğruldum.

Annem ve babam ayrılmıştı. Mete daha küçük olduğu için mahkeme kararıyla annemin yanında kalacaktı. Annem hep başarılı bir çocuk doktoru olmuştu. Babam ise belgesel yayın yönetmeni olduğu için hep çekimler için geziyor yurt dışında ormanda okyanusta bile olabiliyordu. Annem bu durumdan bıkmıştı. Evlilikleri boyunca telefonla konuşarak veya mesajlaşarak bile kavga ediyorlardı. Annem yeter artık başka bir iş yap dese de babam severek yaptığı işi bırakmıyordu. Mete ve ben alışmıştık artık. Gerçi kardeşimin üzüldüğünü ve babamı özlediğini görüyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu işte. Ben zaten iki yıl sonra reşit olacaktım. Ama kardeşim için üzülüyordum. Şimdi annem ile şehir dışında bir eve taşınacaklardı. Mete için zor olacaktı çünkü hep ikimiz ev içindeki kavgaları ve yalnızlığı birbirimizle vakit geçirerek unutuyorduk. Zor olacaktı...


                                                                             ~°~


Mutfakta annem kahve makinesinin başındaydı; yeni eşyalar karton kutuların içinde, her köşede taşınma hazırlığı…

Mete masada bisküviyi çaya batırıp yiyordu. Yine her yer kırıntı.

Annem bana dönüp gülümsedi. “Uykunu alamadın mı canım?”

Omuz silktim. “Bu sabahın anlamı ne ki… Taşınıyorsunuz işte.”

Bir anda mutfakta ağır bir sessizlik oldu. Annem bir an elindeki kupayı sıkıca kavradı. “Beste…”

Derin bir nefes aldı. “Biliyorsun, bu kararı babanla birlikte verdik. Yeni ev şehir dışında, Mete’yle bana daha iyi gelecek. Senin de babanla birlikte kalman—”

“Evet evet, biliyorum.” Sesim düşündüğümden daha keskin çıkmıştı ama pişman değildim. 

Mete kafasını kaldırıp