Ama işin gerçeği şu ki, daha ilk hafta botlarımı yanlış ayağıma giymiştim. Yeminle söylüyorum, sol bot sağ ayağıma, sağ bot sol ayağıma geçmişti. On beş dakikalık yürüyüşten sonra ayağım sanki çimento kovasına batmış gibiydi. Hadi buyur, cool görün bakalım!
Sabah siperin kenarında çömelmiş, çamura bulanmış üniformamı temizlemeye çalışıyordum. Tabii nafile… Çamurla savaşmaya çalışmak, yağmurla kavga etmeye benziyordu.
“Timur!” diye bağırdı komutan.
“Efendim komutanım!” diye ayağa fırladım. Ayağa kalkarken tüfeğin kayıp omuzdan düşmesiyle birlikte çamura çakıldı.
Komutan kaşlarını kaldırdı. “O tüfeği düştüğü gibi temizlemezsen, sabaha kadar nöbet sende.”
Ben daha panikle tüfeği silerken yanımdan bir ses yükseldi:
“Hadi ver şunu, ben gösteririm nasıl yapılır.”