Hayatın bize ne getireceğini her zaman bilemeyiz; bazen mutluluk, bazense beklemedik bir hüzün...
Bizim için hayat ne zaman başlar peki? Ailemize nazımız geçmediğinde mi? Artık bazı şeyleri kendimiz yapmaya başladığımızda mı? Bilemeyiz; çünkü her insanın hayat hikâyesi farklı olduğu gibi, hayatla tanıştığı ilk anı da farklı olur. Kimi daha doğduğu an hayatın acımasızlığıyla tanışır.
Ben bunların hangisiyle hayatla tanıştım bilmiyorum; çünkü yaşımdan on altı olmasına rağmen hâlâ nazım herkese kolaylıkla geçiyor. Özellikle annem ve babama. Aslında en çok da babama geçer nazım hâlâ.
Ben hayatla nasıl tanıştım bilmiyorum; bildiğim bir şey varsa, o da yaşıtlarımdan önce bazı şeylerle tanıştığımdır. Bu konuda dayım sağ olsun, demezsem olmaz.
İlkokula başladığımda beş yaşıma gireli daha iki hafta olmuştu. Büyüdükçe, yaşıtlarımın altı ya da yedi yaşında başladığını öğrendim. Ama ben okumayı onlardan önce, yani dört yaşımda öğrenmişim.
Babam, okula başladığımı duyduğunda en büyük pişmanlığının beni dayıma emanet etmek olduğunu söyler:
“Ben kızıma bir iki sene göz kulak ol diye sana emanet ettim, sen gitmişsin benim kızımı okula yazdırmışsın; hem de daha beş yaşındaki kızımı.” diye kızmış zamanında dayıma. Ama dayım, her şeye rağmen hiç pişman olmadığını söyler.
Babam bazı sebeplerden dolayı beni dayımın yanına bıraktığında küçüktüm. Dayımın yanında güvende olacağım için hiç tereddüt etmemiş beni ona emanet ederken.
Dayım, onun yanında kaldığım ilk yıl bana birçok şey öğretmiş. Herkesin dediğine göre ben de öğrenmeyi çok severmişim. Hâlâ öğrenmeyi çok seviyorum; araştırmak, yeni şeyler keşfetmek hayatımda yaptığım en iyi şey olabilir.
Bu öğrenme isteğim sayesinde dayıma hiç zorluk çıkarmadan okumayı öğrenmişim. Önce harflerle tanışmışım, sonra onları telaffuz etmeyi öğrenmişim. Sonrası okuma ve yazmaya başlamamla devam etmiş.
Harflerden sonra sayılarla tanışmışım; onları çarpmayı, çıkarmayı, toplamayı, bölmeyi öğrenmişim. Dayımın anlattığına göre gazeteleri okurmuşum; o hesap yaparken ben de onunla hesap yaparmışım.
Ozan dayım her seferinde beni okula yazdırma anısını tekrar tekrar, bıkmadan anlatır. Hiç kolay olmadığını, boyumun kısa ve yaşımın küçük olmasından kaynaklı olarak müdürün bu işe sıcak bakmadığını; ama ben onların yanında da bir şeyler okuyup işlem yapabildiğim için üç günün sonunda ikna olduklarını asla sıkılmadan anlatıp durur.
Onun yanında şu zamanlarda da öğrendiğim için asla pişman olmadığım bir şey varsa, o da motor sürme alışkanlığım. O iki tekerlekli harika makinayı sürebilmek için canımı bile bir kenara koyabilirim. Ki zaten motor sürerken olası tehlikelere bir şekilde hazır olmamız gerekir.
İlk öğrendiğimde beş yaşındaymışım. Dayımla biner, çalıştırmak için