Gecenin zifiri karanlığında tüm bedenler uykunun esiri olmuşken o, her zaman bulunduğu sarı sokak lambasının altında, maskesinin altındaki samimiyetten uzak soğuk gülümsemesiyle kurbanının gelmesini beklemekteydi.
Onun gelmediği her saniye, üzerinde uygulayacağı işkence sayısını da artırıyordu.
Bu, öncekilerden farklıydı. Bu kurbanına olan arzusu daha fazlaydı. Tabii ki ona daha fazla değer verecekti.
Beklemekten sıkılmış, ona verdiği bu değeri suistimal etmeye başlamıştı.
Oysa ona hiçbir şekilde acımayacaktı.
Üzerinde uygulayacağı işkenceleri düşündükçe gülmeye başladı.
O anın hazzı, içindeki arzu keyfini yerine getiriyordu. Onun kendisini bekletmesine bu yüzden kızamıyordu.
Bir süre daha bekledikten sonra sokak lambasının altından ayrılarak karanlığa karıştı.
Sevgili kurbanından daha fazla ayrı kalmak istememişti; onun o güzel sesini duymak için fazlasıyla can atıyordu.
Hareketlendiği sırada araba farını görmesiyle bulduğu ilk yere saklandı.
Sonunda gelmişti yıllardır hayalini kurduğu o an.
Sadece birkaç adımlık mesafedeydi. Az kalmıştı, biraz sonra kavuşacaktı sevgili kurbanına.
Arabasından inen kurbanına doğru ilerlemeye başladı. Her adımı soğuk ve bir o kadar da sessizdi.
Kapıyı kilitleyerek ilerlemeye başladığında kendisi de adımlarını hızlandırdı.
Bu gece evine giremeyecek, nişanlısıyla vakit geçiremeyecekti. Bu gece, kendisinin kollarında olacaktı.
Onun bedeninde yapacağı sanat eserini düşündükçe keyfi daha çok yerine geliyordu ki, kendisini bekletmesini bile affedebilirdi.
Adımlarını daha da hızlandırarak omuzuna çarparak önüne geçti; yavaştan planını devreye koyuyordu.
Ne kadar eski bir yöntem olsa da bu plan iş görürdü.
"Pardon."
Boğuk çıkan sesiyle hiç yüzüne dahi bakmadan ilerlemeye başladı.
Biliyordu peşinden geleceğini, cüzdanını düşürmüştü çünkü.
"Hey, bakar mısın? "
Arkasından seslenmesini umursamadan adımlarını hızlandırdı.
Arkasından geleceğini çok iyi biliyordu ki tahmin ettiği gibi de oldu.
"İnsanoğlu gerçekten bu kadar aptal mıydı? Neden tanımadıkları insanların peşinden giderlerdi? Kendi sonlarını kendileri yazıyorlar; ben mi dedim onlara, ölüme koşar adımlarla gelen kendileri. Böyle bir durumda onları geri çevirmek olmaz, değil mi?" diye geçirdi içinden.
Peşinden geldiğini adım seslerinden anlıyordu.
'Ah, insanoğlu, ne akıllanmaz kişilersiniz! O zaman başınıza gelen hiçbir şeyden beni sorumlu tutmayın çünkü siz bunu hak ettiniz.'
Kendi kendine konuşurken bir yandan da deponun sert kapısını açıyordu.
İlk defa bir kurbanı kendi isteğiyle gelecekti buraya ve onun mutluluğu vardı içinde.
Özel bir hazırlık yapması lazımdı misafiri gelene kadar.
Üst katta bulunan, işkenceler için hazırlamış olduğu odasına çıkarak son hazırlıklarını tamamlamaya koyuldu.
Önemli bir misafiri gelecekti sonuçta, her şey kusursuz olmalıydı. Verdiği emeklerin boşa gitmesini istemezdi.
Demir kapının gıcırtılı açılma sesi tüm depoda yankılandı.
Elinde tuttuğu silahıyla açılan kapıdan giren adam tüm depoyu gözleriyle taradı.
Issız, terk edilmiş bir yerdi burası ama takip ettİği kişinin bu depoya girdiğine emindi.
"Hey, kimse yok mu, polis!"
Kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele biriminde görev yapan baş komiser