Selam aşklarım yeni kitabımla karşınızdayımmm
Öncelikle nasılsınız??
Tarihleri alalımm ✿
Başlamadan önce; Bu kurgu benim hayal gücümün sonucu ortaya çıkmış bir kurgudur. Anlatılan olaylar, karakterler ve geçen (meslek/kurum/yer) kurgusal amaçlıdır. Bir kısmı birebir gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçek kişi, kurum veya olaylarla benzerlik tamamen tesadüftür.Lütfen herhangi bir benzetme yapmadan okuyunuz, bu tür söylemlerden rahatsız oluyorum. Hassasiyetiniz için şimdiden teşekkürler♡
Bu kurgu mahalle kurgusudur. Doktor-aşçı aşkını anlatmaktadır. Absürt olaylar silsilesi, eğlenceli ve bol olaylı mahallesiyle sizleri bu masala davet ediyorummm
Umarım beğenirsinizz💞
instagram: marsellinyo
Oy ve yorumlarınızı bekliyoree
Keyifli okumalarr💞💋
✿
Karganın kanat çırpışlarının ardından kulaklara Manolyanın masalı uğuldadı... Günlerden bir gün, manolya çiçeğinin biri, hemen dibinde yetişmekte olan bir açelya çiçeğine aşık olur ve onunla bir aşk yaşamak ister. Fakat bu aşkı açelya çiçeği tarafından karşılık görmez.
Manolya bunun sonucunda o kadar çok aşk acısı çeker ki zaman içerisinde kalbi ikiye ayrılır ve ayrılarak vücudundan kopar.
Manolya ağacına konan kargayı izledi siyah bakışlarım. Karga, açelya yüzünden kalbi paramparça olmuş manolyaya yaklaştı. Ona ilgi duyduğu çok belliydi, ama bu ilgi manolyanın kalbini iyileştirir miydi, şüpheliydi...
Manolya ağacına vuran güneş ışığı hayatın bizi yaktığı gibi çiçeklere zulüm ediyordu. Manolyalar buna rağmen capcanlı durmayı sürdürüyordu. Ben de onlar gibi hayatın gelgitlerine rağmen capcanlı ve dik durmayı sürdürüyordum.
Mum gibi eriyip giden zamana tezat hızlıydı kalp atışlarım, çünkü evime gidiyordum. Yuvama yıllar sonra tekrardan kavuşuyordum.
Zorunlu hizmetimi bitirdiğim hastanedeki son günümü, hatta son dakikalarımı geçiriyordum. Kalbimde bir burukluk vardı.
Burada biriktirdiğim anılar kalbimdeki burukluğun büyümesine neden oluyordu. Elimi kalbime bastırıp pencereden güneş vuran manolyaları izlemeyi sürdürdüm. Odamdaki eşyalarımı toparlamış, çıkacağım zamanı bekliyordum.
Can sıkıntısından patladım demiyorsun da, Güz.
Oflayarak düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Odamın kapısı tıklandığında sandalyemle birlikte kapıya dönüp gel komutu verdim. Kapıyı aralayıp başını içeri sokan kişi buradaki ilk arkadaşım Esma’ydı.
“Kızıl hatun nasıl gidiyor bakayım?” diye şakıdığında sırıtarak omuzlarımı salladım. İçeri girdiğinde peşinden gelen Fatih’i fark etmem uzun sürmedi. O da buradaki ilk arkadaşlarımdandı.
İkisiyle hep birlikte takılırdık. Bu yüzden burada özleyeceğim tek kişiler onlar olacaktı.
“Zamanın geçmesini bekliyorum ama sanki durmuş gibi.” Dedim yerimi düzelterek. İkisi içeri girip kapıyı kapattı. Karşımdaki koltuklara yerleştiklerinde ellerimi masaya yasladım.
“Vedaları hiç sevmem.” Dedi Fatih. “O yüzden gitme, Güzce.” Aslında makul bir sebepti ama maalesef ki benim sürem dolmuştu. Onlar burada kadrolu doktor olduğundan bir yere gitmelerine gerek yoktu.
Ama ben üniversite bittikten sonra zorunlu hizmetimi yapmak için buraya gelmiştim. Şimdi de ayrılık zamanıydı işte.
Hem ayrılık hem kavuşma zamanı...
Buraya veda edip aileme kavuşacaktım. Evime geri dönecektim. Çocukluğumu geçirdiğim şehre yani İzmir’e dönecektim.
Ankara’da geçirdiğim bunca zaman çok güzeldi. Üniversiteyi de zorunlu hizmetimi de burada yapmıştım.
Şimdilik pratisyen hekimdim. İleride ne olacağını bilemezdik.
Sonunda