“Dila, haydi kızım kalk artık! Saat kaç oldu?” diyen Zehra ablanın sesiyle açtım o sabah gözlerimi. Güzelce süslenip püslenip indim avluya.
Mizgin’le alışverişe gidecektik.
“Ooo hanımagam, bu ne güzellik?” dedi abim Ferzan, hafif alaycı bir gülümsemeyle.
“Olmuş mu ağam?” dedim.
“Fazla olmuşsun bence…” deyip kolunun altına çekti beni, ellerini saçlarıma daldırdı.
“Yolarım o saçlarını! Kime süslendin böyle?” diyerek…
“Yapma abi ya! Bir saattir şekil alsın diye uğraşıyorum,” dedim, suratımı asarak. “Hem kimse için değil, kendim için süslendim,” derken…
O anda babam merdivenlerden indi.