Asker ailelerini en fazla ne korkutur bilir misiniz? Çalmayan telefonlar, kapıya gelen ambulans ve askeri araçlar. O araçlardan inen askerlerin neden geldiğini bilir asker ailesi. Hevesle bekledikleri, belki de aylardır görmedikleri sevdiklerinin acı haberi o gelen askerlerin dudaklarında gizlidir. Tıpkı kilitli bir sandık gibi ve o sandık ailenin önünde açılı verir.
Sevcan ailesi içinde bu geçerliydi. Dağ gibi Asım Sevcan doğum gününe bir gün kala operasyon dönüşü timi ile pusuya düşürülmüş sırf timindeki gencecik askerleri kurtarabilmek için şehit düşmüştü. Haberi getiren en yakın arkadaşı Cevdet komutandı. Yanında sağlık görevlileri ve diğer görevli birkaç asker vardı. Evin önüne geldiğinde arabadan inmek istememişti adam çünkü onun da bağrı yanıyordu. Kaç yıllık dostunu böyle kaybetmek hem bu vatanın evladı koruyucu askeri olarak hem gurur veriyordu hem de ciğeri dağlanıyordu.
Bakışları iki katlı evin girişindeydi. Asım lojmanda kalmak istememişti. Çok değil altı ay sonra başka bir yere tayini çıkacaktı ve oradan da emekli olup ailesi ile yaşayacaktı. Ama şimdi tüm bunlar yarım kalmıştı. Leyla ve Hesna için bu haberin nasıl da yıkıcı olacağını biliyordu. her şehit ailesi için öyle olurdu. Gözlerini kapayıp açarken yanağından süzülen yaşın sıcaklığı ile bir kez daha kavruldu. Boğazı düğüm düğümdü. Lakin önce arabadan inmeli sonra da o kapıyı çalıp bacım dediği kadına haberi vermeliydi. Saatine baktı. Hesna’nın okuldan gelmesine çok az kalmıştı. En fazla on dakika sonra burada olurdu.
Beklemeli mi yoksa şimdi girip önce arkadaşının yoldaşına mı söylemeliydi bilmiyordu. Yine de önce kadının bilmesinde fayda vardı. Genç kızın tepkisi daha sarsıcı olabilirdi. onunla ayrıca ilgilenmesi gerekecekti.
Araçtan inip bahçe kapısından girdiğinde elinde çöp poşeti ile evin kapısından çıkan kadınla göz göze geldi. Leyla önce Cevdet’e gülümsedi. Abi gibi severdi bu adamı çünkü öylesine sahip çıkardı onlara kocası yanlarında olmadığında. Fakat şimdiki bu geliş yüreğine saniyelerin bile çok geldiği bir sürede acı haberi damlattı. Elindeki poşet yere düşerken başını olumsuz anlamda salladı.
Cevdet hızlı adımlarla bahçe kapısından girip kadına ulaştığında karşısındaki dikildi.
“Abi, söyleme.”
Sadece bunu diyebilen Leyla’nın göz yaşları çoktan yanaklarını ıslatmış kalbi patlama noktasına gelmişti.
“Bacım. Başımız sağ olsun.”
Yıkım neydi? Nasıl olurdu? Sol yanda çarpıp duran kalp nasıl olur da bu kadar acıyla kasılabilirdi? Madden bir açıklaması var mıydı bunun? Kimse bilmiyordu. Varsa da şu an kimsenin umurunda değildi.
Yere düşmek üzere olan kadını önce Cevdet tuttu. Ardından içeri taşıyıverdi. Sağlık ekipleri hemen müdahale etmek için peşlerinden giderken Leyla “Asım!” diye haykırıyordu. Bağırmak istemiyordu. Kocası ona hep olur da bir gün şehadet haberim gelirse dik dur.