Kitaplar Özellikler İletişim İndir
içimdeki mahkeme
Dram

içimdeki mahkeme

2Beğeni
14Okunma
1 Bölüm
287Kelime
1 dkSüre
06.10.2025Tarih
Yarım Kalan Doğum Günü

O gece Pınar sekiz yaşına girecekti.
Mumlar yakılmış, masa hazırlanmıştı.
Ama kapı çaldığında her şey değişti.
Bir haber geldi — kısa, soğuk ve sessiz:

> “Baban bir trafik kazasında hayatını kaybetti.”



O an dünya sessizliğe büründü.
Pınar, o cümleye hiç inanmadı.
Babasının bir gün çıkıp geleceğine, kapıyı çalacağına inandı hep.

Zaman geçti.
Küçük bir kız, acısıyla büyüyüp güçlü bir kadına dönüştü.
Artık adı dosyaların üzerinde yazılıyordu:
Savcı Pınar Demiray.

İstanbul Adliyesi’nin koridorlarında yürürken, geçmişin yankıları hâlâ peşindeydi.
Her dava, her tanık, her sessizlik ona bir şey fısıldıyordu.
Ama o henüz duymaya hazır değildi.

Bir gün, sıradan bir dosya önüne geldiğinde...
içinde tanıdık bir tarih, tanıdık bir isim vardı.
Ve Pınar, o an anladı:
Bazı hikâyeler hiç bitmez.
Sadece zamanı geldiğinde yeniden başlar.

bölüm 1: Giriş

Bölüm...


---
O sabah saat yedi buçukta uyandım ve hemen mutfağa gittim. Kahvaltımı yaptım; aslında bugün İstanbul'daki ilk iş günümdü. Biraz heyecanlıydım. Kahvaltıdan sonra odama çıktım, dolabı açtım—aslında başka bir kombin giymeyi düşünmüştüm—ama gözüme çok hoşuma giden bir elbise ilişti. Beğendim ve onu giyindim. Saate baktım; on beş dakikam vardı. Sehpanın üstündeki arabamın anahtarını aldım, kapıyı açıp çıktım.
Kapının önünde bir mektup vardı. Önce etrafa baktım; kimse yoktu. Mektubu elime alırken içimde tuhaf bir ürperti hissettim. Zarfları açarken sağ üst köşede bir kan lekesi gördüm; hiçbir anlam veremedim. Mektubu okumaya başladım:
“Naber tatlı kız, babanı mı özledin?”
O an gözlerim doldu. Fark etmeden uzaklaştım, parmaklarımı ısırıyor, tedirginlikle tırnak etlerimi ezgili bir şekilde soyuyordum. İçimdeki intikam ateşi yeniden körüklenmişti. Babama ölmeden iki gün önce “Seni çok özledim” demişti; o günden sonra onu bir daha hiç görmemiştim.
Mektubu bir an elimde tuttum, sonra kimden olabileceğini düşünmeye başladım. Hiçbir fikrim yoktu. Telaşla arabaya bindim ve adliyeye gittim.
Savcı odasına girdim. Oda güzeldi; dekorasyonu hoştu—ben de ortamı beğenmiştim. Savcı koltuğa oturdum, dosyaları inceliyordum. Sekreter masaya bir dosya bıraktı; ben de onu açıp okumaya başladım. Yaklaşık yirmi dakika sonra telefonum çaldı. Cihazı açtım:
“—Emir, komiser.”“—Sayın savcım, hemen olay yerine gelmeniz lazım.”“—Olay ne?”“—Trafikte vurulmuş bir genç erkek, sayın savcım.”“—Bana konumu atın; yarım saat içinde olay yerinde olurum.”“—Şey, savcım…”“—Bir şey mi oldu?”“—On beş dakika önce vurulan genç, hayatını kaybetmeden önce birinin ismini vermiş.”“—Ne demiş?”“—‘Orhan Gönültaş’ demiş.”
O an, sanki sekiz yaşına geri gitmişim gibi oldu; babamın cansız bedeninin mezara konulduğu gün geldi gözümün önüne. İçimdeki bir parça acıyla, diğer parça intikam arzusu birbirini ezer gibiydi. Gözyaşlarımı sildim ve telefonu kapattım.
Adliyeden çıktım, arabaya bindim ve olay yerine doğru yola koyuldum. Yarım saat sonra vardığımda her yerde adli tıp uzmanları vardı. Komiser Emir’in yanına gidip olaya dair bilgi almak istedim.  --
📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play