Irkların Savaşı - 1.Bölüm Rüya Boyutları
Irkların Savaşı 1 Bölüm – Kısım 1
Tanrı’lar çağının alevlendiği bir dönemde, uzay sonsuz açılımlar yapmak üzere Foton ve Zorga yayın kuşağına kilitlenmişti. Yayın kuşakları insana özgü olduğu kadar diğer varlıkların da gündemindeydi. İnsanlık yeni keşifler doğrultusunda uzaya açılmış, boşluğun içinde yeni ülkeler edinmişti. Bunların en başında Dizdak kolonisi geliyordu. Ejderha gibi ağızları olan Dizdak’lar, ateşin her türlü şekline girebiliyor, alevleri kurgulayabiliyorlardı. Onların kendilerine olan bağlılığı, ateşin kuralsızlığı ve sınırsızlığıyla pekişmekteydi.
Büyük Onto dağı bütün heybetiyle yıldız yağmurlarının altında parlıyordu. Her on senede bir olan yıldız yağmurları birçok festivale ev sahipliği yapmakta, çevre uygarlıklardan varlıkları kendisine doğru çekmekteydi.
Festivallerde satılan ışıklı yiyecekler her zamanki gibi büyük ilgi görüyordu. Bir de bunun yanı sıra beden değiştirme oyunları vardı. Oyunlar üç boyutun içinde şekillenen yedinci boyutla daha oturaklı bir rota çiziyordu. Oyunun adı, yenidünya keşifleri olarak geçiyordu. Şu ana kadar sayısız savaşçı oyunun bünyesine dâhil olmuş, oyuna katılan varlıklardan hiçbiri geri dönememişti.
Alen, yaşına göre uzun boylu bir çocuktu. Derslerinde oldukça başarılıydı. Onto dağının hemen eteklerinde kurulan Ermar isimli şehirde yaşıyordu. Hayatı boyunca hayal etmeyi sevmiş, hatta hayallerini belli bir kitap altında toplamış olan Alen, vakti zamanı geldiğinde onları kullanmak istiyor, kendince yeni ufuklara açılmayı hedefliyordu.
On sene önceki festivalde yaşı çok küçüktü. Ama şimdi yapılan festivalde on dört yaşındaydı. Yaşıtlarına göre olgun olması, kendisini olayların bir adım önünde tutmakta, ona pek çok konuda yardımcı olmaktaydı.
Kişi, kendi kişiliğinin yankısıydı. Alen, kendi kendini tahlil etmekte oldukça ileri bir noktadaydı. Ermar denen şehirde bir tek Hados’lardan çekiniyordu. Bu varlıklar genelde sabırsız, sinirli ve hastalıklıydı. Normal bir insanın yapamayacağı şeyler onlara göre gayet sıradan geliyordu.
Alen, bir dönem onlardan biriyle arkadaşlık yapmıştı. Sevgili olduğu Hados, Alen’in başına olmadık işler açmıştı. Hados’ların kadınlarında bile sorunlar vardı. Evrendeki her Hados, kendi menfaati için hareket ediyor, çıkarı olmadan diğer varlıklara selam bile vermiyordu. Ama Alen yaratılışı gereği birçok insandan farklıydı.
Duyarlı, sevecen, cana yakın ve yardımsever kimliğiyle birçok arkadaşının sevgisini ve takdirini kazanmıştı. Hatta birçok arkadaşı kendisine: “Bunu nasıl başarıyorsun? Böyle bir dünyada
bozulmadan nasıl ayakta kalabiliyorsun?” diye sorular sormaktaydı. Alen ise, söylenenlere karşı sadece omuzlarını silkiyordu. İyi bir insan olmak, iyiliğin içinden gelen bir iç hesaplaşmaydı. İnsanın kendi bakış açısını iyilikle genişletmesi, olaylar karşısında pozitiflikle dengelemesi gerekiyordu.
Ermar, büyük bir dağlık alan üzerine kurulmuştu. Etraftaki küçük göller dolunay zamanında fıskiye gibi yükseliyor, şehir için su kaynağı oluşturuyordu. Dolunay, Ermar’lılar için arınma, yeniden doğuş ve bütünleşme anlamına geliyordu. Her