“Üzgünüm Işık Hanım. Kredi talebinizi onaylayamıyoruz.”
***
Bankadan nasıl çıktığımı, yollarda nasıl yürüdüğümü hayal meyal hatırlıyordum. İki katlı eski evime ulaştığımda, bahçe duvarından baktım. Hikmet teyze ile oturan yeğenim Kuğu'ya takıldı gözlerim. Üç yaşındaki Kuğu'mun sapsarı saçları belinden aşağı doğru sarkıyordu. Lülelerini tarayan Hikmet teyze ona bir şeyler anlatıyor, o da hafif tebessümlerde bulunuyordu. Eskiden kahkahası tüm mahallede yankılanırdı…
Dört ay kadar önce, ablam ve eniştem arabalarında kurşunlanmışlar, Kuğu tesadüfen arabadan sağ olarak kurtulmuştu. O günden sonra bir daha kahkaha atmadı, iki ay kadar hiç konuşmadı, artık balon patladığında bile çığlık çığlığa ağlamaya başlıyordu. Geceleri, yanımda uyumaması gibi bir şey söz konusu değildi ve gözlerindeki hüznü silmem hiç mümkün olmadı. Çocuklar çabuk unutur derler ama Kuğu… O, her gün aynı kâbusu yaşıyordu. Biliyordum…
İsmim Işık, yirmi dört yaşındayım. Dört ay öncesine kadar özel bir hastanede hemşirelik yapıyordum. Ablam ve benim kimsemiz yoktu. Eniştem iyi bir adam olmasına rağmen kısa yoldan para kazanma derdine düştü ve olmadık işlere bulaştı. Tabi ben bunları onların ölümünden bir hafta sonra kapıya dayanan adamlardan öğrendim.
Eniştem bir tefeciye beş yüz bin lira borçlanmış, adam da parasını istiyordu. Ablamlardan kalan evi vermeyi teklif ettiğimde bunu reddedip ya nakit parasını geri verebileceğimi ya da ödeme için başka yollar bulabileceğimizi söylediğinde kalbimin sıkıştığını hissetmiştim. Hastaneden kazandığım tüm birikimimle yaklaşık dört aydır kırk bin lirasını ödesem de bu ay artık elimde hiç para kalmamıştı.
Tabii kazandığım tüm para senetlere gidince, evin diğer ihtiyaçları için elde kalan altınları bozdurmaya başlamıştım ki onların da hatırı pek sayılmadı. Altınlar deyince kasa kasa olduğu düşünülüyor tabii ki. Sadece birkaç ince kolye ve bir de bileklikti bozdurduğum. Faturalar birikti, mutfak masrafı için bile cebimde para kalmadı.
Montumun cebinde kalan son iki yüz lirayı sıkıca kavrayan parmaklarım acımaya başladı. Burası fakir bir semtti. Kimseden on bin lira rica edip bu ayki senedi kurtarabilecek durumda değildim. Üstelik dün, tefecinin adamları gelmiş ve senedi hatırlatmışlardı. Yarın o senedi ödemem gerekiyordu ama benim başka bir fikrim vardı.
Bahçeden içeri girdiğimde Kuğu'nun gözleri beni buldu. Usulca yanıma geldi ve ona sıkıca sarıldım. Hikmet teyze ile göz göze geldiğimizde bir damla yaş yanaklarımdan yuvarlanıp gitti. Ne iş bulabilmiştim ne de para… Emekli kocasıyla ancak kendi yağında kavrulan Hikmet teyze, bana bin lira verecekti. Bankadan çıktıktan sonra yaptığımız telefon konuşmasında rica etmiştim bunu.
“Kendinize çok dikkat edin kızım," derken boynuma sarıldı.
"Hakkını helal et Hikmet teyzem. Haber veririm sana."
“Helal olsun meleğim, hakkınızda hayırlısı olsun." Gözyaşları ip gibi akıyor ve hıçkırıyordu. Tekrar boynuma sarılıp bahçe kapısından sessizce çıkıp gittiğinde Kuğu'nun elinden tuttum