Sonbahar yapraklarının süslediği bir hayat düşün...
Bir insan sonbahar gibi sever mi? Solmuş bir yaprak, rüzgâra rağmen tutunabilir mi ağacına?
Onun sevgiside kopmayan bir yaprak gibiydi.
Kopsa bile renkleri onu hiç bırakmayacak, kokusu
Sonbaharın en taze kokusu olarak kalacaktı.
Mutlu bir sonbahar günü olmasına rağmen bazen sonbaharda üşütür insanı. Hatta bazen kalbini...
Sonbahar gününde "Son Bahar" olarak kalmış
bir öyküsü olan Burçe...
Burçe ile sonbahara aşık olan Fetih Ali...
Geçmiş bu soğuk bahar ayının en çetin geçtiği bir günde ortaya çıkarken bazı yapraklar ağacı terk etti.
Bazısı daha sıkı tutundu.
Çünkü ağaç, bir vedayı daha kaldıramazdı...
1.BÖLÜM
Geçmişimizin izleri kalırmış ruhumuzda. Küçük bir çocukken yaşadığımızı olaylar, büyüdüğümüz- de koca bir kara delik olurmuş yüreğimizde.Böyle olduğunu bilmek ve yaşamak kesinlikle aynı şey değil. Çocukluğumda el bebek gül bebek büyütülmüş, yirmi iki yaşında hâlâ annesi ve babası tarafından nazlanarak şımartılan birisi olarak çok fazla derdim olduğunu söyleyemem.Bende her insan gibi yaşıyorum işte.
Fakat acı sadece bizim canımızı yaktığında acıt-maz. Bazen sevdiklerimizin yaralarıda kanatırkalplerimizi. En yakın arkadaşım, kardeşim, dostum. Kimseyi ondan daha fazla seve- meyeceğimi düşündüğüm, birlikte büyüdüğümüz Buuse'm... Ne acılar sığdırmıştı küçük yüreğine. Gece boyunca ağladığım için şiş göz altlarımı kapatmak için epey uğraşmıştım. Makyaj yapmaktan öyle çok anlayan birisi olmadığım için de epeyce uğraşmış olabilirim.
Sabahın sekizinde uyanmış işime geç kalmamak için hazırlanıyordum. En zor uyandığım sabah-lardan biri bu sabah olabilir. Mavi kuşum Buse'm Bana kendisi hakkında bilmediğim bir çok şey anlatmıştı. Çocukluğu vardı anlattıklarının içinde.Nefret ettiği çocukluğu...
Onun bir damla yaş akıtmadan anlattığı hikayesibeni aralıksız bir şekilde ağlatmıştı. Tam olarak ne kadar sürdüğünü bilmiyorum çünkü ağlarken uyuya kalmıştım. Pekâlâ ağlarken bayılmışta olabilirdim.
Kalbime bir yere not ettim. Buse, o küçük kızı yeniden tanıyıp sevecekti. Çünkü o artık yalnız değildi ben vardım. Annesi vardı babası vardı. Buse'yi benden ayırmadan seviyorlardı. İyi ki de öyle yapıyorlardı. Buse benden iki yaş küçük ama on santim uzun bir kızdı. Bunu belirtmeden geçemezdim, zira o on santim yüzünden benden küçük olan kardeşim bana ablalık taslayıp duruyordu." Ay senin boyun yetmez dur ben vereyim" ler mi demezsin "sen mi geldin ufaklık hadi gel ablana yardım et bakalım" lar mı demezsin.
Şimdi mışıl mışıl uyuyordu tabi. Sarı saçları yatağına dağılmış, o şekle nasıl geldiğini anlamadığım bir halde uyuyordu. BattaniyesiSıyrılmış sırtı açılmıştı. Uyandırmamaya dikkat ederek yaklaşıp üzerini tekrar örttüm. Alnına bir öpücük bıraktım yine dolmuştu gözlerim.Yapma be kızım yapma zar zor kapattık torbaları.Bir an mavi gözleri aralanır gibi oldu, sonra bana kıçını dönüp tekrar uykuya daldı haspam!
Aynada son halime bakıp her şey yerindemi diye kontrol etmeyi ihmal etmedim. İnsanlık halidirgözümde çapak, burnumda sümük, dişimde maydanoz kalmış olabilir her an tetikte ol- malıydım. Pasaklı bir kız değilim ama azıcık üşengeç olabilirim. Saçlarımı serbest bırak- mıştım. Uzun dalgalı olan saçlarım açık kahve tonlarındaydı. Solmuş yaprak sarısı olan iri gözlerim sonbaharı andırıyordu. Alt dudağım üste nazaran daha dolgundu. Biçimli kaşlarım ve en usta cerrahların elinden çıkmış gibi duran fındık burnumla ne diyebilirim ki güzel bir kızdım işte. İç sesim 'dün sabah aynaya bakıp ne bakıyorsun be yolarım seni dediğin kişiyle aynı insansın' dese de aldırış etmedim. Kendime bakıp her şeyin yerinde olduğundan