Kabus
Kabuslarin gerçeklikle olan önce perdesi daima tartışma konusu olmuştur;zira onlar henüz doğmamış olanın habercisimidir,yoksa sadece bilincin derinliklerinden sızan evrenin şifreli bir mesajimidir ,Kesinlik kazanmaz..Gözlerini ormanın derinliklerinde açtı . Etrafındaki dünya keskin ve acımasızca üzerine çöktü. Başlangıçta sadece bulanık yeşil renkler vardı ,ardından devasa pürüzlü gövdeler ve birbirine kenetlenen koyu yeşil yapraklar belirdi. Ciğerlerine dolan hava nemli toprak ve çürümüş odun kokusuyla ağırdı.Bedenini kaplayan serinlik, uyuduğu yerden değil, panik ve yabancılık hissinden kaynaklanıyordu. Burada ne kadar süredir vardı. En önemlisi buraya nasıl gelmişti? Zihni bomboştu. Avuç içleri toprağı kazarken hissedebildiği tek şey hızlanan kalp atışlarının kulaklarında yankılanmasıydı Güneş bütün gösterişiyle ağaçların arasından onu izliyordu. Uyanması için bütün kızgın ışıklarını ona çevirmişti. Kalın gövdelerin arasından süzülen bu hiddetle sarı çizgiler, yüzüne adeta bir uyarı gibi iniyor, vücudundaki her hücreyi bu yeni yabancı gerçekte zorluyordu Kızgın güneşten kamaşmış gözlerini ovuşturarak olduğu yerden doğruldu. Ellerini hala yüzüne değen keskin güneş ışığını siper etti ve nihayet etrafındaki ormanın vahşi silüetine odaklanabildi. Her yer aynı görünüyordu sonsuz bir yeşil labirent bilinmezlikle doluydu. Etrafında kimse yoktu orman bir fırtına öncesi kadar sessiz derin ve korkunç bir sessizlik içindeydi. Ne kuş sesi ne böcek vızıltısı ne de rüzgarın yapraklarını hışırtısı hiçbir ses yoktu. Dünya nefesini tutmuş onu bekliyordu. Zihninin alarm zili çalarken aceleci ve titrek bir hareketle tamamen kalktı. Üzerine baktığında bir toz kırıntısı dahi değmemiş bem beyaz bir elbise vardı. Kendisinin olamayacak kadar gösterişliydi'' bu da ne '' diye fısıldadı. Sesi sessizliği kırmaya cürret eden ilk insan sesiydi. Ancak ne giydiği, içinde büyüyen saf panik ve kurtulma isteğinin yanında önemini yitirmişti. Nerede olduğunu bilmiyordu ama buradan gitmesi gerektiğini iyi biliyordu. Üzerindeki elbiseye aldırış etmeden yürümeye başladı. Hangi yöne gittiğini bilmiyordu, ayakları kalın köklerin ve nemli toprağın üzerinde takılıp kalıyor bazen de birbirine dolanıyordu. Amacı sadece ağaçları aşmak bu iğrenç sessizliği ve ormanın karanlık gölgelerini geride bıraktı. Ayakları nereye götürürse oraya gidiyordu Yeter ki bu yabancı ve bilinmezlikle dolu yerden uzaklaşsın.Zaman geçtikçe bu acımasız yürüyüş onu daha da büyük bir korku sarmalı çekti kalp atışlarını duyar hale gelmişti bu ritmik güm güm sesi kulaklarında ormanın korkunç sessizliğini bozan tek şeydi. Ne ileriye doğru gidebiliyor ne de bilmediği bir tehlikeden korunmak için olduğu yerde kalabiliyordu. Beyaz elbisenin etekleri toza bulanmıştı, yorgunluğa daha fazla dayanamayarak titrek bir nefes eşliğinde ağacın dibine çöktü. Sırtını devasa bir meşe ağacının pürüzlü ve soğuk kabuğuna yasladı çürümüş yaprakların ve nemli toprağın kokusu onu sarıp sarmaladı. Kalp atışları göğüs kafesinde