Kitaplar Özellikler İletişim İndir
KANVERAN
Fantastik

KANVERAN

10Beğeni
48Okunma
4 Bölüm
3,611Kelime
18 dkSüre
11.10.2025Tarih
Ya gün gelir de ölümsüzlük, sırtında taşıdığın bir yüke dönüşürse?...

Ciarra'nın 509 yıllık vampir hayatı, son güç tılsımını kaybetmek üzereyken altüst olur. Avcılar yaklaşırken, yeni dönüşen bir vampir onun korumasına ihtiyaç duyarken ve yasak bir aşk tüm dengeleri değiştirirken, Ciarra son bir şans için savaşmak zorunda.

Çünkü bu sefer kaybederse, ikinci bir şansı asla olmayacak.


**
(Üniversite okuyorum, ikinci sınıfım ve bu dönem derslerim çoook zor arkadaşlar, ama yine de düzenli bölüm atmaya çalışacağım, seviliyorsunuz❤️)

Bölüm 0.1🩸

Ne ölü ne de canlı olmaktansa ölmek mi daha onurludur bazen?... Yıldızlara bakarken kalbinin göğsünde atışı, alıp verdiğin o sıcak nefesler.. belki de yıldızlardan bile daha güzeldiler ama sadece farkında değildin...

***

Ciarra (Siera)

Saldırıya uğradığım gece yağmurlu bir Ekim gecesiydi. Yıl 1516...

Babam ve ben kasabadaki küçük evimizde yapayalnız yaşardık. Yalnızdık çünkü civar halk ikimizden de nefret ederdi. Bunun nedeniyse ben doğmadan birkaç yıl önce, 1487’de yazılan Malleus Maleficarum denen aptal kitaptı. O kitap yüzünden ben daha çocukken annemi yaktılar. Gerçekten cadı mıydı değil miydi bilmiyorum ama bildiğim tek şey yanarak ölmeyi hak etmediğiydi... 

O günden beri kasabadaki insanlar bana şeytanın dölü der, babamı gördüklerinde ise yere tükürürlerdi. Bu yüzden birbirimizden başka kimsemiz yoktu.

Babam oduncuydu. Kırdığı odunları satarak para kazanmaya çalışırdı. Ama kimse ondan odun almak istemediği için çok ucuza satmak zorunda kalırdı. Yalnızca çok fakir kişiler bizden odun almaya gelirdi.

O tüm gün odun kırar, bense günlük işleri yapardım. Her şey bizim için çok zordu çünkü kasabadaki kimse bize yiyecek bile satmıyordu. Bu yüzden evden çeyrek mil kadar uzaktaki eski küçük bahçemizde yetiştirdiğimiz birkaç elma ağacı bizim her şeyimizdi. Çiğ elma, elma püresi, sobada pişmiş elma, elma çorbası... Elma yemekten her ne kadar bıksak da tek besin kaynağımız buydu.

*

Bir gün yine elimde sepetle elma toplamak için dışarı çıktım. Acele ediyordum çünkü babam eve gelmek üzereydi ve ben yemeği hazırlamakta geç kalmıştım.

Hızla bahçeye yürüdüm, elmaları toplamaya başladım. Karanlıkta olgun elmaları göremiyordum ama yıllar içinde dokunarak da hangilerinin olgun olduğunu, hangilerinin hala zamanı olduğunu anlamayı öğrenmiştim. Sepetim dolduğunda eve dönmek için koşar adım yola çıktım. İçimden babamın eve gelmemiş olması için tanrıya dua ederek koşuyordum.

Aniden arkamdan duyduğum kahkalarla adımlarım yavaşladı. Kimin güldüğünü görmek için arkamı döndüm. Bir grup eşkıyaydı.

"HAHAHA! Şeytan dölü! Ne yapıyorsun bu saatte dışarıda? Cadı annen sana geceleri dışarı çıkılmayacağını öğretmeden mi öldü?"

Cevap vermeden önüme döndüm. Koşmaya devam ettim. Onların da arkamdan koştuğunu belli eden ayak seslerini duyduğumda kanım dondu. Adımlarım gücümün yettiği kadar hızlıydı. Ama gücüm daha iyisine yetmedi, bana yetiştiler... Daha sonraki asırlar sürecek hayatımın her saniyesinde o andaki güçsüzlüğümü hatırlayacak, o anki acizliğim sahip olacağım gücün gölgesinde acı bir hatıra olarak kalacaktı.

Bana yetiştiklerinde beni ittirip yere çaldılar. Öyle şeyler yaşadım ki, o an yaşadıklarımı hafızam dayanamayıp silmiş olmalı. Hatırladığım son şey, yere saçılmış elmalarımın arasında kanlar içinde yatıp yıldızsız, çıplak ağaç dallarının hafifçe kapattığı, kara gökyüzüne baktığımdı. Metalimsi kan kokusu burun deliklerimi dolduruyor, siyah ağaç dalları bulanıklaşıyor, çiftleniyordu.

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Bilincimin kapanmasına saniyeler kalmış olmalıydı. İşte tam o

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play