2002 yılında Bandırma'da faili belli olmayan iki cinayet işlendi. Tarafların aileleri birbirini suçluyordu. Gündüzalp’ler ve Güzelyurt’lar. Bu olay öncesinde böyle büyük husumetleri yoktu.
Şerife Gündüzalp ve Hakan Güzelyurt birbirlerini seviyorlardı. Birbirlerine söz vermişlerdi. Aralarındaki tek engel Hakan’ın askerliğiydi. Yaşını doldurur doldurmaz başvurdu. On sekiz ay boyunca birbirlerine hasret kalacaklardı.
Şerife, Ürgüp’ün evlenme yaşına gelmiş en güzel kızlarından biriydi. Bir başka güçlü aile olan Beyoğlu’ların aile büyükleri tarafından oğulları Necip Beyoğlu’ya münasip görmüşlerdi. Önce Şerife’nin ağzını yoklamayı tercih ettiler. Şerife evlenmeyi düşünmediğini söylemişti. Kolay değildi adı konulmadan on altı yaşında bir sevdiği olduğunu söylemek. Hakan askerden döndüğünde on yedi yaşının içinde olacak ve evlenmelerinde bir mâni kalmayacaktı. Yaşları tutsaydı evlenip askere gidecekti.
Beyoğlu büyükleri Şerife’nin gönlünde biri olmadığını sanarak isteme öncesi haber yollatmıştı. Şerife bunu duyar duymaz annesi Nebahat Hanım’a yalvarmıştı. Annesi kendinden yanaydı ama babası Murtaza Bey de duymuştu. Muhtar’ın oğluyla evlendirmek makul gelmişti. Necip, liseyi bitirmiş tahsilli bir çocuktu. Her şeyden habersiz isteme öncesi Murtaza Bey gönlü olduğunu belli etmiş ve müsaitliklerini iletmişti.
İki ay sonra Şerife ve Necip sözlendi. Bir yıl sonra nişanlandılar. Şerife hâlâ mektuplarda gerçekleri gizliyordu. Hakan erken terhis olabilmek için hiçbir izin hakkını kullanmamıştı. Terhis olmasına bir ay kala Şerife ile Necip evlenmişti. Necip, Hakan’ın Şerife’de gönlü olduğunu bilmiyordu. Hakan Şerife’yi bir sır gibi saklamıştı. En büyük hatası da buydu.
Hakan büyük bir heyecanla Nevşehir’in yolunu tuttuğunda her şey için geç kalmıştı. Konağa varıp ailesiyle hasret gidermeden önce Gündüzalp’lerin konağının arkasına, Şerife’nin odasının camının altına geldi. Küçük taş parçaları attı. Kimse çıkmadı. Bugün geleceğini bilmiyordu kimse. Hevesi kırık konağın yolunu tuttu. Büyük bir coşkuyla kucaklandı. Kardeşleri, yeğenleri, aile büyükleri kucakladı onu. Babasına söylediği ilk şey evlenmek istediğiydi. Kimlerden, kim gibi sorulara aldıkları cevap kara kara düşündürtmüştü babasını.
Hakan’ın kendine gelmesi üç yıl sürmüştü. Şerife’ye tek söz etmemişti. Küçük bir çocuğun eline tutuşturduğu mektupta yazanlar bir yumru gibi boğazındaydı üç yıldır.
“Hakan’ım, yiğidim. Beni affetmezsen anlarım ama bu evliliğe mâni olmak için her şeyi yaptım. Babamı verdiği sözden döndüremedim. Çokça kez canıma kıymayı düşündüm. Çünkü sensiz bir hayat zaten ölmekten farksız olacaktı. Onu da başaramadım. Hakkını helal et.”
Göğüs cebinde üç yıldır duruyordu bu mektup. Kafaya koymuştu. Kaçıracaktı Şerife’yi. Evli olmasına rağmen. Ağabey’ine bunu anlatıp yardım istemesi her şeyi daha kötü bir hale getirdi.
2000 yılında Hakan da evlendi. Tanımadığı bilmediği biriydi. Öyle alelade biri değildi evlendiği kişi. Kimilerine göre Şerife’den daha güzeldi. Fakat işte gönül bu, dünya güzeli olsaydı da Şerife’nin yerini doldurmazdı.
Hakan 2001’de Şerife’ye kendi de evli olmasına rağmen zor bela