𝙲𝙴𝚁𝙴𝙽 𝚂𝚄 𝙺𝙰𝚁𝙰𝙳𝙰𝙶̆'𝙸𝙽 𝙺𝙰𝙻𝙴𝙼𝙸̇𝙽𝙳𝙴𝙽 "𝙺𝙰𝚁𝙰 𝙳𝙴𝙽𝙸̇𝚉."
Buraya başladığınız tarihleri yazın ballarım;
***
Karadeniz'in çocukları konuşarak anlaşmazdı.
Onların dili başkaydı. Bir bakış, bir omuz silkişi, denize atılan bir taş ya da yağmurun altında ıslanırken bile eğilmeyen baş... Hepsi kelimelerden daha çok şey anlatırdı burada.
Çünkü Karadeniz'in koynunda büyüyen çocuklar bilirlerdi; söz çok söylenirse anlamını kaybeder, ama gözün, bakışın, sessizliğin dili hiçbir zaman yalan söylemezdi.
Burası Karadeniz; havası sert, insanı dert. Denizi dalga, sevdası kara.
Dağları başı dumanlı, yaylaları sisli, sokakları hırçın, sevdası asiydi. Burada doğan her çocuk, fırtınayı ana sütü gibi emerdi. Denizin uğultusunu dinleyerek büyür, yağmurun dövdüğü toprakta yürümeyi öğrenirdi. Kaderini toprağın kokusunda, dalgaların köpüğünde, rüzgarın uğultusunda hissederdi.
Karadeniz insanı, sevdasını saklamazdı ama kolay da vermezdi eline. Çünkü bazı sevdalar Karadeniz gibi asla durulmazdı.
Durmazdı, çünkü deniz gibi ne zaman kabaracağı, ne zaman taşacağı belli olmazdı. Kalbinde ne zaman fırtına kopacağını kimse bilemezdi. Sevdayla baş edemezdin burada; ya kabullenirdin, ya da kaybolurdun dalgaların arasında.
Herkes bilirdi ki Karadeniz'de her sevda kara yazılmış bir hikâyedir.
Bir yanını yakar, diğer yanını büyütür. Gitmek istersin, gidersin ama ardında kalan toprak, deniz, o keskin tuz kokusu hep peşindedir. Ne zaman bir dalga kıyıya vursa, ne zaman gökyüzü kapansa, içinde bir yerlerde sızı başlar.
Karadeniz'in insanı da denizi gibidir; Bir an güler, bir an döner üstünü başını yıkar. Bir bakarsın gökyüzü masmavi, horon sesleri yankılanıyor; bir bakarsın deniz kabarmış, rüzgar kopmuş, fırtına kapıda. Sevdan da öyledir burada; bir gün gülersin, bir gün gözyaşın sel olur.
Ama bil ki Karadeniz'de ne deniz durulur, ne sevda biter, ne de kaderden kaçılır.
Burası Karadeniz...
Toprağı yeşil, denizi hırçın, insanı inadına güçlü.
Ve burada, suskunluk en büyük kavga, sevda en derin yara, ayrılık ise en keskin fırtınadır.
Kimin hikâyesine bakarsan bak, altında dalga sesi duyarsın. Kimin yüreğini yoklarsan yokla, içinde kabaran bir deniz, dinmeyen bir fırtına bulursun.
Çünkü burada sevdalar Karadeniz gibi; Asla durulmaz, asla susmaz, asla unutulmaz...
***
𝚈ı𝚕 𝟸𝟶𝟷𝟺 / 𝙺𝚊𝚛𝚊𝚍𝚎𝚗𝚒𝚣-𝚃𝚛𝚊𝚋𝚣𝚘𝚗
"Bana bunu nasıl yaparsun, Barlas Kara! Ha bana cevap ver!"
Deniz Turan'ın sesi, Karadeniz'in dalgaları gibi hırçın, yere düşmüş bir bardak gibi kırıktı. İçindeki yangını, Trabzon'un hırçın dalgaları bile söndüremez derecede büyüktü.
"Senun emicen benum babamı gözünü kırpmadan nasıl öldürdü ise bende ha öyle yaptum, Denuz Turan!"
Barlas Efe Kara... her zamanki Barlas gibiydi. Sert, açık sözlü ve acımasız. Acımasızlığı bir tek düşmanlarınaydı.
Deniz Turan ve Barlas Kara... iki düşman aile olan Turan ve Kara ailesinin, düşmanlık içerisinde büyümüş çocuklarıydı. Bu düşmanlıkları öylesine büyüktü ki bütün köy bunu konuşur olmuştu. Düşmanlık ateşi ise on sekiz yıldır hiç sönmemişti.
"Emicem babanu vurdu da