Elini derin derin nefes alarak göğsüne yerleştiren Araz, akan kanı durdurmaya çalışıyordu. Elindeki silahın mermisi bitmişti ve onu ormanın derinliklerinde arayan adamların karşısına çıkması kesinlikle burada öleceği anlamına geliyordu. Yarası derindi. Birkaç saatin ardından kesinlikle kan kaybından öleceği kesindi ama kan kaybından ölmeyi buradaki düşmanlarının elinde ölmeye tercih edebilirdi. Yani kuzeni Alpaslan Balkanlı’nın birkaç saate kalmaz onu bulacağını biliyordu ama ya bulamazsa diye kendini korumaya alması gerekiyordu. Sırtını yasladığı koca ağacın dibinde tetikte beklediği anda kulağına gelen kısık bir ses ile duraksadı. Bir kız sesiydi ve Araz daha öncesinde bu kadar derinden gelen, kalbine işleyen bir sesi duyduğunu hiç ama hiç sanmıyordu.
Üstelik, Trabzon’un ormanlık alanında sabaha karşı daha güneş bile doğmamışken bir genç kızın buralarda ne işi olabilirdi bir fikri yoktu. Ama neredeyse kapanmak üzere olan gözlerini açtığında sesin ilerisinde olan kayanın üstüne oturmuş olan bir kızı fark etti. Saçları beline kadar uzanıyordu. Sarıydı. Üstelik sapsarı saçlara sahipti. İnce bir bedeni vardı ve sesi çok ama çok huzur vericiydi. Ne söylediğini anlamıyordu. Türkçe olmadığı kesindi. Ama hangi dilde olduğunu bilmiyordu.
O esnada telefonu çekmiyor olsa bile ses kaydını açtı. Eğer uyandığında bu sesi duyacak olursa kesinlikle bu kızın gerçek olduğuna inanacaktı. Kız şarkısını bitirdiğinde ise derin bir sessizlik çöktü. Genç adam hiç kıpırdamadan orada duran genç kızın bir hayal olduğunu düşündü. Ama bunu anlamak için
“Susma!” diye sert bir sesle seslendi. Kız bir anda yerinde sıçrayıp ona doğru döndüğünde ise genç adam bedenini sakladığı ağaçtan yana kaydı ve kız ile göz göze geldiğinde donup kaldı. Genç adam daha önce milyon kez mavi gözlü kız görmüştü. Ama daha önce mavinin bu tonuna sahip bir göze sahip kız gördüğünü hiç ama hiç sanmıyordu. Bembeyaz teni, kıpkırmızı olan dudakları ve o mükemmel gözleri ile tamamen hayal olduğu bir gerçekti. Kız bir an korku dolu bakışları ile onun gözlerine baktı ve Araz, yutkunarak
“Burası çok tehlikeli! Evine gitmelisin” diyerek söylendi. Onu önce kimin bulacağını bilmiyordu. Eğer düşmanları bulacak olursa kesinlikle ona zarar verebilirlerdi. Onun için gitmesi gerekiyordu. Sonra birkaç ses duydu. Onu arayan adamlardı. Bunu genç kızda duymuş olmalıydı ki etrafına bakındı. Sonra onunla göz göze geldiğinde sesin kesinlikle daha çok yaklaştığını fark etti. Araz,
“Kaç!” diye ona kısık bir sesle komut verdiğinde kızın bakışları genç adamın göğsündeki yaraya sabitlendi. Evet yaralı olduğunu anlamıştı ve Araz,
“Bu halde seni koruyamam. Silahım yok! Onun için kaç buradan! Ardına bile bakma anladın mı? kaç!” diye ona sert bir şekilde söylediğinde genç kız hızla kayanın dibinde olan