Eve geldi, masasına geçti, sandalyesine oturdu. Elini defter ve kalemin üzerine koydu derin bir nefes aldı ve yazmaya başladı.
Tekrardan etrafıma baktım hiç kimse yoktu ıssız bir sokakta öylece yerde kanlar içinde yatıyordu bu beni çok mutlu etmişti ve son kozumu yaptım imzamı bıraktım...
Masada oturuyordu. Kalemi eline aldı, defterin boş sayfasını açtı ve titrek bir gülümseme dudaklarına yayıldı. Onun için asıl ritüel şimdi başlıyordu. Satırların arasına kazıdığı itiraf, kurbanlarının gözlerinden daha değerliydi. Sağ göz… hep sağ göz. Bu, onun işaretiydi. Onun imzası. Şimdi, ceset karanlık bir sokakta bırakılmıştı ve şehir habersizdi. Fakat defterin sayfaları, her şeyi biliyordu.
Masayı, defteri, odanın dar ışığını ardında bırakıp pencereye doğru yürüdü. Dışarıdaki gölgeler artık yavaşça solgunlaşmaya başlamış, şehrin karanlığı grinin en kirli tonuna dönüyordu. Gündüz onun dünyası değildi; o, gündüzleri uyur, gecelerin soğuk nabzını beklerdi. Saatler, sabaha yakın bir zaman gösteriyordu; gün ışığı ince bir çizgi halinde ufku yarmaya hazırlanıyordu.
Pencere kenarında durdu, ellerini cepine soktu ve nefesini tuttu. Aklına bir görüntü geldi — sözcüklerle tarif edilemeyecek kadar rahatsız edici, hem yeni hem de beklenmedik bir fikir. Bu fikir, önce bir sızı gibi yayıldı; sonra göğsünde ağır, tatlı bir heyecana dönüştü. Yarın gece için düşündüğü şey, şimdi daha önce hiç hissetmediği bir tatmin vaat ediyordu. Zihninin en karanlık köşelerinden birinin kapısını aralamış gibiydi.
Plan değildi; bir fikirdi, bir dürtüydü. Ama bu dürtünün içinde bir ritüel vardı — onun için anlamlı, sadece ona mahsus bir son söz. Yüzünde ince, memnuniyetsiz bir gülümseme belirdi; gözlerinin biri, her zamanki gibi, sanki daha fazla hikâye saklıyormuş gibi parladı.
Perdeyi yavaşça kapattı; odadaki ışık tekrar kısıldı. Defteri masanın kenarına bıraktı; kalem hâlâ oradaydı, bekliyordu. İçinde taşıdığı o korkunç düşünceyi bir süre daha zihninde yoğuracak, detaylarını gece karanlığına bırakacaktı.
Sonra yatağına gitti. Yorganın soğuk yüzeyine uzandı;