"Bazı yollar görünmezdir, bazı yükler ağır... Ama her karanlık gecenin ardında, kendi sınırlarını aşmayı bekleyen bir ışık vardır; bazen kaybolmuş sandığımız parçalarımız, en güçlü kanatlarımıza dönüşür."
Zaman, taşların çatlağında saklıdır. Rüzgâr, bin yılın yükünü taşırken, gökyüzü sessizliğiyle şahitlik eder. Her şey kaybolur, ama kader kalır; çünkü kader, insandan büyük, tahtlardan eski, yıldızlardan bile daha parlaktır.
O gece sessizlik ağırdı. Kandiller titriyordu, perdelerden içeri sızan rüzgâr sanki söz taşır gibiydi. Bir bebek doğdu. Nefesi, geceyi yaran ince bir çığlıkla başladı. Çığlık küçüktü ama yankısı büyüktü; duvarları, kalpleri, hatta geleceği titretti.
Kadın kollarına aldığı bebeğe uzun uzun baktı. Gözlerinde sevgi vardı, ama aynı zamanda bir korku da gizlenmişti. Dudaklarının arasından fısıldadı."Küçüksün... ama kalbim senden büyük bir ses duyuyor. Kimse bilmesin, kimse duymasın. Sen benim nefesimsin."
O an gölgeden bir ses yükseldi. Ağır, sert, taş gibi soğuk."Bu çocuk yaşarsa, dengesizlik yaşar. Bu kan, bu dünyaya huzur değil, savaş getirir. Gözlerini kapat ve görme. Çünkü ben kararımı verdim."
Kadın başını kaldırdı, gözlerinde hem öfke hem de kırılgan bir yalvarış vardı."O senin gözünde yük olabilir. Ama benim kucağımda yalnızca bir bebek... Kendi evladına düşmanlık etme. Çünkü doğan her nefes Tanrı'nın hediyesidir."
Sessizlik çöktü. Fakat sessizlik, kararın değiştiğini göstermiyordu. Sert ses bir kez daha konuştu."Tanrı'nın hediyesini Tanrı'ya geri vermek de bizim elimizde. Ya şimdi ölür, ya da yarın binlerce ölümü getirir."
Kadının elleri titredi, ama kollarındaki bebeği daha da sıkı sardı. İçinden bir dua yükseldi; ne tahtlar duydu, ne askerler. Sadece gökyüzü işitti. Gözlerinden akan yaş, bebeğin yanağına damladı."O benim ışığım... Eğer karanlığa gömülecekse, Tanrı'nın ellerinde gömülsün, senin emrinde değil."
Ve o an, odadaki herkes suskunlaştı. Ne kandil kıpırdadı, ne rüzgâr. Sanki bütün dünya nefesini tuttu. Çünkü o anda verilen karar, yalnızca bir bebeğin değil, bütün krallıkların kaderini çiziyordu.
Kimse bilmedi, kimse açıkça söylemedi. Ama herkes hissetti: O bebek sıradan değildi. Onunla birlikte sadece bir hayat değil, geleceğin dengesi de doğmuştu.
Yıllar geçse de yankısı sürecekti. Çünkü bazı bebekler, doğar doğmaz zamanın akışına dokunurdu.Ve herkes biliyordu; gün gelecek, bu küçücük nefes, fırtınaların başlangıcı olacaktı.