1457 İstanbul/Topkapı sarayı
Bazen imkansız sandığımız bağzı şeyler gerçek olmaya başlayınca güzel olur herşey bugün sarayın duvarlarında farklı bir melodi vardı sanki has bahçenin üzerinden kuşlar uçuyordu sanki havada dans ediyorlardı Sultan Mehmet oturuyordu tahtında üzerinde İstanbul'u feth etmenin hala bir gururu vardı yanında can dostu Selim ay paşa vardı şehzade olduğu zamanlar bile onun yanındaydı Selim onun akıl hocası olmuştu arkadaşı olmuştu kardeşi olmuştu. Mehmet Selime bakarak gülümsedi
- E Selim malum sefer bitti ava gitme zamanımız gelmişmidir dersin mustafam da gelmek istiyor bu sefer
Selim gülümsedi
-yarın yola çıkarız hünkarım şehzade Mustafa nın gelmesinde de bir mahzur yoktur kendisi artık yiğit bir şehzade oldu
-o zaman hazırlığını yap Selim yarın ava gidiyoruz
-siz nasıl Arzu ederseniz hünkarım lakin bir husus daha var validemiz beni kardeşiniz Dilruba Sultan ile evlendirmek istiyor
- malumatım var bence bir mahzuru yok
- hünkarım ben-
Bir anda bu sohbeti kapı ağası içeri girerek böldü kapı ağası saygı ile eğilerek konuştu
-Hünkarım Haseki Ayşenur Sultan ve şehzade Mustafa geldiler
Mehmet kafasını salladı ve ve Selim ve kapı ağası dışarı çıktı Ayşenur Sultan ve şehzade Mustafa içeri girdi ikisi de saygı ile eğildi
♦
Valide Nurbanu Sultan ve yanında da iki tane güzeller güzeli sultanı vardı Dilruba ve mahfiruze ikisi birbirinden küçüken bile nefret ederdi hiçbir zaman anlaşamamışlardı mahfiruze Selime aşıktı ama bu son evlilik olaylarından sonra dilrubayı öldürmek istiyordu Nurbanu Dilruba ya baktı ve konuştu
-Yarın düğün için kumaşlar gelicek beraber seçeriz
Dilruba gülümsedi ve konuştu
-Mahfiruze sen gelmiyormusun yarın
-senin gibi zevksiz birinin kumaş seçmesine izin vermem merak etme
Dilruba göz devirdi ve önüne döndü
Nurbanu sertçe konuştu
-Kesin sesinizin benim burada olduğumu unutuyorsunuz
Dilruba konuştu
-Afedin validem
Mahfiruze durdu hiçbir şey demedi diyemedi en azından eskiden gizli gizli görüşebiliyorlardı ama artık öyle bir şansı bile yoktu artık tek yapabiliceği aşkını kalbine gömüp validesinin ve abisinin münasip bulduğu biriyle evlenecekti cariyeler haremin ortasında Raks ediyordu şehzade Mustafa içeri girdi 15 yaşındaydı Mustafa iri omuzları sert ama bir o kadar da yakışıklı yüz hatları ile babasına benziyordu tüm cariyeler fısıldaşarak saygı ile eğildi Mustafa Nurbanu Sultanın yanına gitti ve onun elini öptü Nurbanu gülümsedi
- Aslan şehzadem benim nereye
Mustafa gülümsedi
- babamla yarın ava gideceğiz 2 hafta boyunca av köşkünde kalacağız
-güzel babanı sözünden sakın çıkma saygı da kusur etme .ha bu arada validen nerde
- babamın yanında
-anladım
Mustafa gülümsedi ve gitti geriye cariyelerin gülüşmeleri ve fısıltısı kaldı
♦
Mehmet Ayşenu kucağına aldı ve dudaklarını birbirine örtü bugün