Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Kimliksiz Hatıra
Gençlik

Kimliksiz Hatıra

7Beğeni
8Okunma
4 Bölüm
4,697Kelime
23 dkSüre
04.10.2025Tarih
Demir: Sessizleştin.

Hazal: Oyuna adapte oluyordum.

Demir: Bu oyun çok tehlikelidir Hazal, yol yakından uzaklaş.

Hazal: Ne demek istedin?

Altı yıl boyunca yüzünü hiç görmediğin biriyle konuşmak… Nasıl hissettirebilir?

Bazı hatıralar, adını bilmediğimiz bir duygu da yaşatır; tıpkı güneş doğunca silinen gölge adam gibiydi o: kimliksiz hatıra sona erdi.

-1-

Hayatımın akışı, hiç beklenmedik bir anda, bir kaza sonucu tamamen değişti ve beni karanlık bir zindana sürükledi. Ben Beria, 18 yaşında, hayat dolu bir üniversite öğrencisiydim. O gün, her zamanki gibi okuldan eve dönmek için otobüse bindim. Kulaklarımda yankılanan çığlık sesleriyle irkilerek gözlerimi açtığımda, dehşet verici bir manzarayla karşılaştım. Otobüsteki yolcular, sanki yere serilmiş yapraklar gibi, çaresizce yatıyorlardı. Kendi durumumu merak ederken, titreyen elimle telefonumu kaldırdım. Ancak, boynumda hissettiğim keskin acı, iliklerime kadar işledi ve beni acı içinde kıvrandırdı.

Dişlerimi sıkarak, tüm gücümle elimi kaldırdım ve telefonun ekranında yansıyan yüzüme baktım. Kaşımın açıldığını ve kanın şakaklarımdan aşağıya doğru aktığını gördüm. Otobüsün yan yatmış bir şekilde kaza yaptığını, etrafımdaki sessizlikten ve kırık camların hışırtısından anladım. Üzerime yağan cam kırıkları, sanki birer buz parçası gibi tenime saplanmıştı.

Kalkmaya çalıştım, sırtımı geriye doğru çektim ama bedenim beni dinlemiyordu, güçsüzdüm. "Yardım edin!" çığlıkları, otobüsün arka koltuklarından yankılanırken, oraya baktım. Küçük bir kız çocuğu, annesine sarılmış, çaresizce bekliyordu. O an, kendi acımı unuttum ve o kız çocuğuna baktım. "Korkma, geçecek," dedim, sesim titrek ve fısıltı gibiydi.

Ama biliyordum, geçmeyecekti. Bu, onun hayatında derin bir travma olarak kalacaktı. Kazanın nasıl olduğunu anlamıyordum. Her şey o kadar ani olmuştu ki, en son elimdeki kitabımı okuduğumu hatırlıyorum. Ama kitabım yoktu, kaybolmuştu. Telefonumu nasıl tuttuğumu bile hatırlamıyordum. Birden, kulaklarıma siren sesleri doldu. Yarı kırık camdan dışarı baktığımda, orada öylece bekleyen, çaresiz görünen insanlar vardı. Neden bizi kurtarmadıklarını anlamıyordum.


Ambulansın mavi ışıklarının yanıp söndüğünü gördüğümde, gökyüzüne baktım. Akşamın karanlığı yavaş yavaş çöküyordu. Gözlerim kararıyor, başım dönüyordu, ama hiçbir şey yapamıyordum. Ayaklarım benim değildi sanki, belden aşağısını hissetmiyordum. Kötü düşünmek istemiyordum, ama zihnim bana acımasızca fısıldıyordu. Ellerim, ayaklarım ve başım kanlar içindeydi, çaresizce hareket edememek, dayanılmaz bir acıydı.

Sağ tarafa doğru yatarken, başımı yavaşça aşağıya indirdim. Gözlerim, dizlerimin üzerine kadar yırtılmış elbisemin altından görünen, kanlar içindeki bacaklarımla karşılaştı. O an içimde bir yangın koptu, tarifsiz bir acıyla çığlık çığlığa ağlamaya başladım. Küçük kız çocuğu, annesinin bedenine sarılmış, hıçkırıklarla sarsılıyordu. Kadının yüzü solmuş, gözleri kapanmıştı. Öldü mü yoksa korkudan bayıldı mı, anlamaya çalışırken zihnim bulanıyordu. Canım öyle yanıyordu ki, sanki bedenim paramparça oluyordu.

Ambulans ekiplerinin siren sesleri, cam kırıklarının ve enkazın arasından yankılanarak otobüsün içine doldu. Hızlı adımlarla yanıma geldiler, fakat ben camların arasında sıkışmıştım. "Önce kız çocuğun annesini kurtarın!" diye haykırdım, sesim titriyordu. Benim için burası bir sondu, bunu biliyordum. Başımda şiddetli bir ağrı vardı, her an beyin kanaması geçirecek gibi hissediyordum. Etrafımdaki her şey yavaşça kararıyordu, sanki bir boşluğa doğru çekiliyordum.

Sedyeyle kadını götürdüklerini ve küçük kız

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play