Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Kırık Zaman
Aşk/Romantizm

Kırık Zaman

0Beğeni
3Okunma
1 Bölüm
2,908Kelime
15 dkSüre
15.09.2025Tarih
köylü bir kadın ve Adana'nın gadar ağasi pars Keskin karahan

1.bölüm


Leyla, babasını kaybedeli dört ay geçmişti. O günden sonra kimi zaman evine kapanıyor, günlerce dışarı çıkmıyordu. Çıktığında ise köyün kalabalığından uzaklaşıp sessiz sedasız dere kenarına oturuyor, gözlerini uzaklara dikip dalıp gidiyordu. Çünkü onun için hayat demek babasıydı… Şimdi o da yoktu.
Yine böyle bir günde, dere kenarında sessizce otururken kasabanın kadınları hemen biraz ötede çamaşır yıkıyor, bir yandan da her zamanki gibi dedikodu yapıyordu.
Şükriye teyze içini çekerek konuşmaya başladı:— “Ah garibim… Babası da gitti. Şimdi kız başına ne yapacak?”
Hemen yanında duran komşusu Gülden söze karıştı:— “Doğru diyorsun vallahi. Selim de ne zamandır sevdalıydı kıza… Hem şimdi kız başına kaldı. Eğer kabul ederse gidelim, isteyelim Leyla’yı. Ne olacak başka? Hem iti var, uğursuzu var…”
Ama Gülden’in bu sözlerinin ardında başka bir niyet vardı. Aslında oğlunu Leyla için değil, Leyla’nın babasından kalan arsa ve tarlalar için düşündüğü herkesin bildiği bir sırdı. Gülden çıkarları dışında hiçbir iş yapmazdı. Oğlu Selim’in gönlü çoktan muhtarın kızına kaymışken, annesinin gözü sadece Leyla’nın malında mülkündeydi.
Leyla, biraz öteden bu konuşmaları duymuştu. Sabrı taşmıştı. Kadınların her kelimesi yüreğine diken gibi batıyordu. Bir anda sinirle yerinden doğruldu, gözleri dolu dolu ama sesi kararlıydı:
— “Ben babamın malını kimseye yedirmem! Kendi ayaklarımın üstünde dururum, kimseden de merhamet istemem!”
Leyla’nın öfkeli sözleri dere kenarında yankılanınca kadınların hepsi bir an sustu. Ama Gülden’in yüzü asıldı, gözleri kısıldı. Çamaşırları sertçe taşın üzerine vururken, hışımla Leyla’ya döndü:
— “Hah! Sanki ben seni malın mülkün için istedim! Kız başına bir iş gelmesin diye seni düşündük, onda da kabahat buluyorsun.”
Leyla’nın elleri yumruk oldu. Sesini alçaltmaya çalışsa da içindeki kırgınlık kelimelerine sertlik katıyordu:— “Beni düşünecek kimse kalmadı Gülden teyze. Babam sağken kimse kapımızı çalmazdı. Şimdi mi aklınıza geldi ben?”
Kadınların arasında bir uğultu yükseldi. Şükriye teyze ortamı yumuşatmak için araya girmek istedi, ama Leyla çoktan sırtını dönmüş, dere kıyısında ağır adımlarla uzaklaşmaya başlamıştı.
İçinden yalnızca bir cümle geçiyordu: “Babam olsa kimse böyle konuşmaya cesaret edemezdi.”Leyla, sinirle oturduğu yerden kalktı ve evine doğru ağır adımlarla yürümeye başladı. Ev yolunda karşısına köyün delikanlısı Okan çıktı. Uzun zamandır Leyla’yı seviyordu ama sevgisi hep karşılıksız kalmıştı.
Leyla’nın beline kadar uzanan, sarıya çalan saçları, kahvenin en açık tonu gözleri, hafif kalkık burunu, kiraz dudakları ve beyaz teni, birçok erkeğin hayalindeki kadındı. Ama Okan, bunların hiçbiriyle ilgilenmiyor; onu sadece merhameti ve ruhunun saflığı için seviyordu.
Leyla, Okan’ın kendisine karşı duyduğu sevgiyi biliyordu ama hiç ses etmiyordu. Bugüne dek Okan onu kıracak ya da üzecek bir hareket yapmamıştı.
Okan, hafifçe başını eğip gülümsedi:— “Naber Leyla?”
Leyla başını çevirdi, hafif bir tebessümle yanıt verdi:— “Sağol Okan ağabey…
📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play