Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Koku
Aşk/Romantizm

Koku

1Beğeni
8Okunma
8 Bölüm
13,286Kelime
1 saat 6 dkSüre
23.09.2025Tarih
Bazen hayat, en beklenmedik anlarda ikinci bir başlangıç sunar. Sessizliğin ve karanlığın derinliklerinden geri dönen bir kadın için bu başlangıç, tek bir koku ile şekillenir. Ona yaşamı hatırlatan, nefes almanın anlamını fısıldayan o esrarengiz koku... Zamanla bu koku bir tutkuya, sonra da bir mesleğe dönüşür. Bu hikâye, uyanışın yalnızca gözlerle değil, ruhun en derin duyularıyla da mümkün olduğunun hikâyesidir.

1. Bölüm

Sevgilimle buluşmak için hazırlanıp evden çıktım. Onu düşünmek bile beni mutlu ediyordu. Ondan önce ki hayatım karanlıktan ibaretti. Sanki karanlık beni yutmuş gibi aydınlığa yürüyordum sürekli ama başaramıyordum. Göz gözü bile görmezken ben durmadan yürümeye devam ettim. Pes etmeden.



Belki o karanlıkta daireler çizdim, daha da çok kayboldum ama sonunda aydınlığıma kavuştum. Sevgilim sayesinde. Hayatıma girdiği andan itibaren beni yutan karanlığı parça parça yok etmiş, beni aydınlığa çıkarmıştı. Bununla yetinmeyip hayatımı renklendirmişti. Bazen dokunuşuyla, bazen sözleriyle, bazen de sessizliği ile...

Ben ne kadar karamsarsam, o, o kadar umuttu bana. Sevgilim sayesinde içimde açmadan çürüyen filizim yeniden can bulmuş ve filizlenip büyümüştü. Onun yanında aldığım nefeslerin anlamı oluyordu, sayesinde kalbim atmak için bir nedene sahip olmuştu. Hayatıma girdiği andan itibaren her şeyin bir anlamı olmuştu.

Her zaman ki buluşma yerimizde görememiştim. Yine yürümeye devam ettim.

Onun için yürüdüğüm yollar bile anlam kazanıyordu. Sevgilim, benim için kaldırımların arasından açan bir çiçek kadar değerliydi. Bana doğmanın, büyümenin ve yaşamanın asla engel olmayacağını öğretmişti bu yüzden yaşamaktan korkmuyordum çünkü sevgilim yanımdaydı.

Bana aslında korkumuzun zihnimizin yarattığı bir şey olduğunu anlatmıştı zamanında. Her şey zihnimizde başlar ve bitermiş. Korku aslında sanılanın aksine güzel bir şeymiş, nerede korkacağını bilirsen, hiçbir şeyden korkmazsın demişti bir keresinde. Belki de haklıydı. Hayatıma girmeden önce her şeyden korkan bir kızdım ama artık korkmuyordum. Çünkü nerede korkacağımı biliyordum.

Sevgilime dair en çok sevdiğim bir şey vardı; kokusu. Kokusu o kadar eşsiz ve güzeldi ki sanırım ilk kokusuna ilgi duymaya başladım. Evet, insan kokuya karşı da ilgi duyabilir. Size bir kokuyu nasıl tarif edeceğimi bilemesem de nasıl hissettirdiğini anlatabilirdim.

O kokuyu ne zaman duysam içim kıpır kıpır olurdu. Özellikle kendisi daha yanıma gelmeden kokusu geldiğinde hissettiğim o duygu öyle güzel ki... Kendisi o an ortamda olmasa bile kokusu güven vermeye devam ediyordu bana.

Uzaktan sevgilimin sırtını gördüğüm gibi gülümseyerek koşmaya başladım.

Onu gördüğüm andan itibaren etrafta ki renkler canlanıyordu. Soluk olan ne varsa, yaşamını yitiren ve solan çiçekler onun sayesinde hayat buluyordu. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama varlığı bile yaşatmaya yetiyordu.

Arkasından birkaç kere seslensem de duymamıştı. Sanırım yine şarkı dinliyordu. Ben de çok severdim şarkı dinlemeyi. Viyolonsel, yani çello çalmayı çok severdim. Kendimi bu konuda da oldukça geliştirmiştim. Konservatuara hazırlanıyordum.

Başta çok zor gelse de bir piyano veya gitardan hissettiğim şeyler, çelloda ki kadar olmuyordu. Çelloyu çalarken gözlerim kapanır, çelloyu saran parmaklarım gevşer, içim huzur dolardı. En sonunda onunla bir bütün olurdum. O an 'ben' diye bir şey olmazdı, 'biz' olurduk.

Sonunda sevgilime yetişip sırtına sarıldım. Biraz bu şekilde solunduktan sonra önüne geçerek kollarının