İlk Yayınlanma tarihi: 18 Mart 2025
Düzenlenme Tarihi: 2 Temmuz 2025
***
Selam ballarım, kurgumu ilk defa okuyacaksan öncelikle hoş geldin.
KDS, yani Küllerinden Doğan Sevda benim ilk kurgum olduğu için yazarken fazlasıyla yazım ve mantık hataları yapmışım. Bunları düzeltmek için kitabın bölümlerini yeniden düzelterek yayınlıyorum.
Umarım bu kurgum sana bir şeyler katar, keyifli okumalar.
***
Bu kitabı; vatan toprağının her bir karışını canı pahasına koruyan, sınır boylarında, dağ başlarında, denizlerin ortasında ve karanlık gecelerde görev başında olan tüm askerlere ithaf ediyorum. Göğüslerinde taşıdıkları şanlı Türk Bayrağı'nın, artlarında bekleyen sevdiklerinin ve içlerinde büyüttükleri tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta duran kahraman askerlerimize.... Ve geri adım atmayı hiç düşünmeden çıktıkları bu yolda bayrağa sarılı bir tabutta şehadetle dönen, isimleri sonsuza dek hafızalarımızda yaşayacak olan aziz, kıymetli şehitlerimize... Bu bayrak gökte, bu vatan ayaktaysa sizin sayenizde.
Minnetle, saygıyla ve sonsuz duayla...
***
Karadeniz, her zaman olduğu gibi sert rüzgarlar ile dalgalanıyordu.
Burası için herkes imkansızların memleketi derdi. İmkanlar imkansıza dönüşür, sevdalar kavuşamaz, dostluklar yarım kalırdı.
Karadeniz, sadece mücadele edenleri yazardı.
Rüzgar, sert esip geçmişleri savursa da bazı hikayeler günün sonunda yeniden kıyıya vururdu. Kırık bir şişede, yırtık bir parşömende... ya da sadece bir anıyla.
Karadeniz'de gökyüzü griye çalarken, soğuk denizin hırçın dalgaları sert kayalıkları döverken, birileri hep beklerdi.
Bir yareni, bir sevdayı, ya da hiç gelmeyecek olanı...
Karadeniz'in sözü ağırdır. Herkes duyamaz, herkes kaldıramazdı. Kimilerini gömer, kimilerini yıkardı.
Karadeniz'in sözü, duyanı değiştirirdi.
"Gökçe!" Dokuz yaşındaki Yaman, geniş yeşilliklerin arasında hızla koşarken küçük kıza doğru yaklaşmaya çalıştı.
Başı, altı yaşında, boyu bir metreden fazla olmayan küçük bir kızla fena halde dertteydi.
Gökçe Karaca'yla.
Gökçe, annesi Melek Ulukurt ve babası Harun Ulukurt'un dostları olan Kerem Karaca ve Meltem Karaca'nın tek çocukları, tek kızlarıydı.
Harun, Melek ve Kerem, şu an yaşadıkları Rize'de birlikte büyümüş üç çocukluk arkadaşıydılar. Harun ve Melek, birlikte geçirdikleri yıllar süresince birbirlerine karşı duygular yetiştirmiş gençlerdi.
Kerem ise üniversitede, Kara Harp Akademisi okurken, karşıdaki kız lisesinde okuyan Meltem'i görmüş, ve zamanla onla konuşarak bir aşka adım atmışlardı.
İki çift, evlendikleri ilk günden beri Rize'de yaşamış, ve hiç ayrılmamışlardı. Bu dostlukları, doğacak çocuklarına da aktarılmıştı.
Gerçi Yaman bu durumdan pek memnun değildi. Gökçe, erkek çocuklarına taş çıkartacak derecede yaramaz ve yerinde durmayan bir canavardı.
Ona çocuk bile diyemiyordu Yaman.
"Yaya, kurtar beni! Düşeceğim, kurtar!" Diye büyük bir korkuyla bağırdı Gökçe. Bir ağacın tepesine tırmanmış, sonra da inememişti. O yerinde kıpırdandıkça zaten kopmak üzere olan dal iyice aşınmıştı. Sımsıkı ağaca tutunuyordu.
Yaman,