"Kelime oyunlarında iyiydim. Cümleleri istediğim gibi eğip bükebilir, bir hikâyeyi mutlu ya da trajik bitirebilirdim. Ama hayat, asla bana düzenleme şansı vermedi."
Bir yazarın en büyük korkusu kelimelerini kaybetmektir. Ben ise çoktan kaybettim. Sayfalar önümdeydi, hikâyem neredeyse bitmişti ama son cümleyi yazamıyordum. Belki de bitirmek istemiyordum. Çünkü bir hikâye bittiğinde, onunla vedalaşman gerekir. Ve ben, son zamanlarda yeterince veda ettim."
Bilgisayar ekranına boş boş bakarken derin bir nefes aldım. Klavyenin tuşlarına dokunmayı düşündüm ama parmaklarım kıpırdamadı. Son birkaç haftadır aynı döngüye hapsolmuştum. Yazıyor, siliyor, tekrar yazıyor, ama bir türlü son satırı tamamlayamıyordum.
Odamdaki küçük masa lambası yorgun bir ışık yayıyordu. Masamın üzerinde duran kahve kupasını aldım, içinde artık soğumuş olan kahveye baktım. Kaç saattir buradaydı? Belki de kaç gündür…
"Saçmalık," diye fısıldadım kendi kendime. "Bu kitabı bitirmem gerekiyor."
Ama yazamıyordum. Çünkü yazdığım sonun, gerçek hayatta hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini biliyordum.
23 yaşındayım ama yaşanmışlıklarım bazen 40’ını devirmiş birini bile gölgede bırakır. İki üniversiteyi terk ettim; biri bana fazlasıyla sıkıcı geldi, diğeri ise fazla gerçekti. Ama hayallerde Master yaptım, diyebilirim. İlk kitabımı 18 yaşında yazdım, pek de fena değildi. Hatta beklediğimden fazla insana ulaştı.
Sonra… Sonra hayat, elimdeki her şeyi aldı.
İki yıl önce bir trafik kazasında ailemi kaybettim. O günden beri kelimeler bile bana küs. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, yeni kitabımı bitiremiyorum. Oysa hâlâ beni bekleyen okurlarım var. Adımı duyunca heyecanlanan, satırlarımda kendini bulan insanlar… Ama ben artık kendimi bile bulamıyorum. Gerçek dünyayla pek anlaşamıyorum, ama kelimelerle her zaman bir bağım oldu. Belki de bu yüzden hâlâ buradayım.
Ben, Deren Tiryaki. Kendi hikâyesini tamamlayamayan yazar. Ama belki de… tamamlanmamış hikâyeler, en gerçek olanlardır.
“Nesrin hadi hayatım çocuklara seslen aşağıya insinler. Arabayı çalıştırıyorum. Uçağı kaçırmayalım.”
“Deren, Deniz hadi çocuklar sizi bekliyoruz. Eğer uçağı kaçırırsak tatili iptal etmek zorunda kalacağız. Babanız bu yoğunlukta ailecek tatil yapalım dedi siz hala yavaş haraket ediyorsunuz.”
“Tamam anneeee geldiiikkk.”
“Ayhan birtanem keşke işlerini sıkıştırmasaydın. Daha sonra da gidebilirdik. İşlerin sakinlediği zaman bir plan yapardık.”
“Nesrin’ cim hayatım işlerim her zaman böyle biliyorsun. Emekli kaptan Tufan abi den rica ettim. Sağolsun oda beni kırmadı. Zaten 1 hafta . Ailemle güzel bir tatile çıkmak benimde hakkım.”
O sırada Ayhan’ın telefonu çalar arayan Tufan Kaptan dır.
“Alo Ayhan , Hanoğlu ‘nun sevkiyatı için 3 konteyner mal geldi. Kumaş diyorlar ama ben işgillendim bu işten kardeşim ne yapalım açtıralım mı kanteynerleri ?”
“Abi ben kaç defa sizin mallarınızı taşımam dedim. Adamlar hala ısrar ediyor. Başka birini bulsunlar kendilerine. İşgillenmekte haklısın abi konteynerler kumaşlara sarılı silah dolu. İtalya’ya silah ticareti yapıyorlar. Kendi gemileri var neden onlarla götürmüyorlar anlamıyorum. Sorumlunun