Fikret Kızılok ~ Bu Kalp Seni Unutur Mu
"Aradım, ulaşamadım sana. Vatan'dayım. İfade verip çıkacağım. Biri görür, benden önce bir şey der diye haber veriyorum. Sıkıntılı bir durum yok. Öğleden sonra hastanede olacağım zaten. Görüşürüz, dikkatli ol."
Parmağımı basılı tuttuğum mikrofondan ayırıp ses kaydının tamamlanmasını ve karşı tarafa iletilmesini bekledim. İletinin ekrana düştüğünü gördüğümde, telefonu kilitleyip çantama attım ve tam bu anda gözümün önünde bir çift postal belirdi. "Leyla Hanım, Mert komiserim sizi bekliyor." Daha önce birkaç defa gördüğüm, isminin Salih olduğunu hatırladığım polis memurunu başımla onaylayıp ayaklandım ve benim için açtığı yoldan ilerledim. Birkaç oda geçtikten sonra, camlı bir odanın önünde durup kapısını tıklatan Salih, başını içeriye uzattığında herhangi bir şey söylemesine fırsat vermeyen Mert komiserin sesini duydum. "Bekletme doktor hanımı. Alalım hemen."
Salih'in benim için açtığı kapıdan içeriye süzülüp gülümseyerek teşekkür ettim ve kapı kapandığında Mert'in önündeki koltuklara doğru ilerledim. Oturduğu koltuktan kalkan adama elimi uzatarak tokalaştım ve masanın önündeki deri koltuklardan birine oturdum. "Leyla hocam, hoş geldin." Mert'i her gördüğümde gülümsememe sebep olan, ela gözlerini çevreleyen gür kirpikleri bir kez daha ısıttı içimi ve neden burada olduğumu bir anlığına unutup o sıcaklıkla gülümsedim. "Hoş bulduk komiserim. Teşekkür ederim bekletmediğiniz için."
Ben oturduktan hemen sonra, az önce kalktığı koltuğa yeniden oturdu ve yüzünü sarmalayan mahcubiyetle koltukta sırtını esnetti. "Ne demek hocam, asıl biz teşekkür ederiz. Zahmet ettiniz buraya kadar." Cümlesi ister istemez kaşlarımın birbirine yaklaşmasına neden oldu ve bu, Mert'in yüzündeki mahcubiyeti daha da genişletti. Hastane polisinin hepimize yaşattığı mağduriyet, kulağına gelmiş olacak yüzü sıkıntıyla buruştu. "Yaşadığınız sıkıntıları az çok tahmin ediyorum. Başkomiserim ile görüşeceğim. Size polis gönderen karakolun amiriyle görüşürse belki bir şeyleri halledebiliriz."
Yıllardır aynı hastanede çalıştığımdan ve hemen hemen her vakam adli vaka olduğundan, hastanede en çok çalışmak zorunda olduğum kişilerden biri olan hastane polisimizin rahatlığı öyle çok canımızdan bezdirmiş durumdaydı ki! Ve biz bu durum değişsin diye öyle çok kişi ile görüştük ki, şimdi Mert'in sunduğu öneri bir kulağımdan girip diğerinden çıkıverdi haliyle. Mert'e ölçülü bir gülümseme sunsam da içimden başhekimin çözemediği sorunu başka bir polis gelir çözer kesin deyip bir daha yükseldim ve bunu kendi mesleki deformasyonuma bağladım. Yine de burada bulunma nedenimin, bizim hastane polisimizin sorumsuzluğu ile uzaktan yakından alakası yoktu ve ben, bir an önce nefret ettiğim bu binadan çıkma derdinde olduğumdan zoraki bir şekilde gülümseyerek teşekkür ettim.
Kısa süren bir sessizliğin ardından Mert'in sesini duydum yeniden. "Leyla Hocam, Rıza Seyyah dosyası ile ilgili söylemek istediklerin varmış."
Mert'in cümlesi ile toparlanıp vücudumu masaya