Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Limonlu Aşk
Aşk/Romantizm

Limonlu Aşk

1Beğeni
2Okunma
32 Bölüm
98,954Kelime
8 saat 15 dkSüre
24.09.2025Tarih
Miray İstanbul Balat’a edebiyat öğretmeni olarak atandı.

Hayalleri arasında müdür yardımcısı olan komşusu Tunahan’a âşık olmak yoktu ama her şey ilk günden örülmüş ağ gibi devam etti.

Kaçamaklar, birbirlerini gizli saklı süzmeler onları nereye götürecekti?

Bölüm 1

Enseme yapışan saçlarım bana işkence ediyordu. Hani hayattan soğumak için neden aramadan bir anda bıkarsınız. İşte tam da o çizgide ilerliyordum. Elimin altındaki külüstürün direksiyonunu tutan ellerim terlemişti.

Yüzümü buruşturdum. Ne bitmez yoldu bu! "Of," dedim. Biri önde diğeri arkada iki ergen kardeşle yolculuk yapmak çok sıkıcıydı. Ellerinden düşmeyen tablet ve telefonlardan gına gelmişti. 

Deli düşünceler al camdan fırlat diyordu. Yapsam yeriydi. Ama bunların çenesi bir açılırsa yolculuk daha daha çekilmez hale gelirdi.

Neden öğretmen oldum ki ben? Aptal kafam, git tıp oku doktor ol askeriyeye gir. Yakışıklı bir de asker koca bulurdum. Neden öğretmen? Baba öğretmen, kızı da öğretmen, sanki ayet vardı. Küçükken babamın yakasına yapışıp, "Ben de öğretmen olacağım," diye büyük büyük konuşursam doktor olmamı kimse beklemezdi.

Hayır ya! Neden babamın okuluna çıkıyor tayinim? Ben biliyorum ama hep babamın işi bunlar. Kim bilir kimleri soktu araya. Ağlamak istiyorum. İlk görev yerim İstanbul Balat. Nerede görülmüş doğu görevi yapmadan İstanbul'a gelindiği? Direksiyonu sıkarak, "ah ah," dedim.

Ben gidip doğuda ücra bir yerde öğretmen olmak istiyordum. Neden hep ailemin dizi dibinde olmak zorundaydım?

Evet, ilk senemi doldurur doldurmaz tayin isteyecektim. Ama babam buna da engel olurdu. Kesin olurdu. Evlensem mi acaba? Kocamı da alır giderdim.

Saçmaladın Miray, babadan kaçarken kocaya yakalanmak olur bu. Babam biter kocam başlar. Nerede benim hayatım? Elimi direksiyona sertçe vurdum. "Bıktım ya!”

Yanımda irkilen erkek kardeşim-kendisi on sekiz yaşında ergenlikten sıyrılmak için çabalıyor- Tahabana döndü. Boş gözlerle bakıyordu. Orta aynadan baktığımda, on beş yaşındaki tam ergen Zehra'da başını telefondan kaldırmış bana bakıyordu.

Taha, "Ne oldu abla?" diye sorduğunda göz devirdim. "Sohbetinizden sıkıldım da durup dururken oflayayım dedim." Zehra işine geri dönerken Taha tableti bırakıp bana döndü. "Ablacığım sorun ne?"

Yaşı benden altı yaş kadar küçük, evet yirmi dört yaşındayım. Çanakkale de okulu bitirip deli gibi KPPS'ye hazırlanmış, yüksek puan almış bir öğretmenim. Ben İstanbul'u en son sıraya yazmıştım.

Çıkması ihtimal bile değildi. Hem çıksa bile ben tek başıma gelecektim. Babamın oyununa gelmeseydim...

Neymiş? Emekli olmasına az kalmış. Dede yadigârı eve dönmek istiyormuş. Başımı sağa sola salladım. Yaşı küçük ama aklı büyük kardeşim Taha'ya yan bir bakış attım. İstanbul Hukuk Fakültesini bu yaşta kazanmış bir erkek olarak benden şanslıydı.

"Sanırım kendi hayatımı hiç elime alamayacağım," dedim.

Önüne dönüp kollarını göğsünde bağladı Taha. "Zor evet, babam seni bırakmaz." Zehra arkadan söze karıştı. Anlaşılan gözü telefonda ama kulağı bizdeydi. "Ben sizin gibi olmayacağım.”

"Nasıl olacaksın küçük hanım?" dedim orta aynadan bakarak.

Omuz silkti. Telefonuna dönerek konuştu. "Aklımı kullanacağım." Akıl dediği şeyi biliyordum. Biraz naz biraz gözyaşı, babacığım canım... Olay bitti.

Bende o yoktu. Ne naz ne

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play