Affedilmeyen Bir Günah
Aynanın karşısındaki yansımama baktığımda gördüklerimden son derece memnundum. Basic bir tarz bile üzerimde dikkat çekici derecede güzel duruyordu. Üzerime giyindiğim soğuk kahve renginde vintage oversize ceket basic kombinimden oldukça uzaktı. Her yere bu şekilde gidebilirdim. Özensizce giyindiğim kombin üzerimde çok özenli duruyordu. Küçük dokunuşlarla bunu elde etmiştim. Ceket içine giydiğim beyaz bralet spor tarzındaydı ama ceketimin havası bunu gölgeliyordu. Baldırımda biten Ceketimin altına buggy pantolon giyinerek, yurt dışından aldığım bordo omuz çantasını taktım. Düz taban açık renkli converslerimi giydiğimde dudaklarımdaki çantam ile aynı renk'e sahip bordo rujum beni şık ve sportif gösteriyordu. Gümüş orta boy su damlası küpelerim, sütlü çikolata renginde saçlarımı ön plana çıkarıyordu.
Bakışlarım, saçlarımı bulduğunda duraksadım. Saçlarımı kimseye dokundurtmazdım. Ailemde buna dahildi. Küçüklüğümden kalan bir travma olduğunu düşünüyorlardı. Çünkü, uzun süre saçlarıma dokunulduğunda büyük tepkiler veriyordum. Yansımama son kez baktığımda odamın içerisinde'ki çalışma masama adımladım. Masanın üzerinde, dün gece yazmak için çıkardığım günlüğümü sandığa benzer küçük ahşap kutusuna yerleştirdim ve kilidini geçirdiğimde çıkardığı küçük sesi bile beni güvenli hissettirmeye yetiyordu. Günlüğümün bulunduğu ahşap kutuyu yatağımın altısına yerleştirmek için yatağımın kenarlarından destek alarak yere eğildim. Gelişi güzel topladığım saçlarımın öndeki perçemlerini elimle üstün körü düzelterek, eğildiğim yerden doğruldum.
Daha sonra çalışma masamın üzerindeki derste not almak için kullandığım defteri elime aldım ve odadan çıktım. Hızlı adımlarla merdivenlerden indiğimde, hızlıca kapıya ulaşmıştım. İnce uzun parmaklarım kapının kolunu tutmuştu'ki tok bir erkek sesi duymam ile hareketlerim durdu. Sesin sahibini bakmak için omuzumun üzerinden başımı arkaya çevirdim. Açık salonda'ki yemek masasına, omuzumun üzerinden bakış attığımda kendisini tekrar ederek, "Acelen nedir?" diye sordu ve "Kahvaltını yap öyle bıraksın seni Uraz." diyerek ekledi. Babamın tok sesi ile net sözleri sayesinde kapının kulpunu bıraktım ve sırtımı kapıya döndüm. İç çekerek, gülümsediğimde tabağına odakladığı bakışlarını bana çevirmezken söze girdim. "Kızlara sözüm vardı, okuldan önce kahvaltıyı birlikte yapacaktık." dediğimde, sözlerimde yalan yoktu. Gerçeği eksik söylemem ona yalan söylediğim anlamına gelmezdi. Urazın bu buluşmayı bilmemesi gerekiyordu. Babam, sözlerimden etkilenmeden, "Otur, Seçil." dediğinde, bakışlarını tabağından ayırma gereği duymamıştı. Hareket etmediğimi fark ettiğinde, "Seninle konuşmamız gereken bir konu var." diye, ekledi. İç çekerek, adımlarımı masaya ilerlettim.
Babam, uzun uzun konuşan birisi değildi. İşkolik ve sert bir adamdı. Bu sertliğinin işkolik olmasına veriyordum ama içimden bir ses onun hep böyle biri olduğunu söylüyordu. Ya da kendimi bu düşünceyle avutuyordum. Yüzüme baktığı çatık kaşlarıyla, benden esirgediği gülen yüzünü başkasına göstermesini istemiyordum. Her zaman bana sert değildi ona olan sevgimde buradan geliyor olmalıydı ama babam ne kadar nemrut