KEŞİF
*****
Bazen; akıp gitmek, geleceğe bakmak elimizden gelmez. Bazen; yalnızlık bizim için mahkûmiyettir diye düşünürüz, oysa en büyük özgürlüğümüz olduğunun farkında bile değilizdir. Bazen gerçekler gözümüzün önünde durur ama görmek istemeyiz; alışkanlıklarımız sorgulamalarımızı engeller. Akışında giden bir yaşantı içerisinde durup düşünmeyiz detayları. Oysa hayat dediğimiz şey; sürekli planlarımızı alt üst eden, sürprizleri önümüze yığan bir karnaval değil midir?
*****
Bir karnavalın ortasında yer aldığımı hiç düşünmemiştim. Hayatı sürekli dışarıdan izleyen, kapalı kutumun güvencesinde yaşayan, dünyadan pek de haberi olmayan bir ateşe torunuydum. Fakat bu karnavalda yanımda olan herkes, kaderin kötü sürprizleriyle birer birer yanımdan gidip bedenlerini toprağın altına, ruhlarını ise neye inanmak istiyorsanız oraya yolladığında şaşkındım. Varoluşumdan beri ilk defa yalnızdım ve o kadar saftım ki yalnızlığı anlamak konusunda; heyecanlıydım belki de…
Tabii ki on dokuz yıllık yaşantım boyunca benden ayrılan kayıplarıma üzülüyordum. Hatırlasam da hatırlamasam da onlar benim ailemdi. Bana kan veren, hiç tanımadığım babam; can veren, yarım yamalak hatırladığım annem; beni büyüten, koruyup kollayan anneannem ve dedemden başka kimsem olmamıştı. Hayatıma dokunan bu dört insanın ayrı ayrı göçüp gitmesiyle geldiğim noktada sonuç değişmiyordu.
Yalnızdım.
Hesap vereceğim, hesap alacağım hiç kimse yoktu… Kendi yolumu çizecek ve hayatımı doyasıya yaşayacaktım; ama işte karnavalın çadırları arasında gezen palyaçolar ve karşınıza, siz istemeden çıkan iyi kötü sürprizleri hesaba katmamıştım. Bir çatı katı, insanın hayatını paralel evrene düşmüş gibi nasıl değiştirebilirdi ki?
Böyle anlatmakla olmayacak... Ben size maceramın başladığı yerden doğru düzgün anlatayım şu işi.
Hadi hadi, gülümseyin; inanın çok fazla ağlamaya fırsatımız olmayacak... Ya da durun; ağlayın isterseniz... Bazen de gülmeyi unutacaksınız…
Başlıyoruz o halde...
*****
İSTANBUL
Topladığım son eşyalarımı da alıp evden çıkacaktım artık. Çocukluğumun büyük kısmının geçtiği yalıya veda edip, farklı bir şehirde üniversiteye başlayacak ve yalnızlığımı orada tanışacağım insanlarla yok edecektim. Planım buydu en azından…
İsmim Peri; on dokuz yaşın çılgınlığına ek olarak, hayatta hiçbir akrabam kalmamış olduğu gerçeğiyle yüzlemiştim son birkaç ayda. Babamı ve ailesini hiç bilmiyordum, annemi de beş yaşındayken bir trafik kazasında kaybetmişim. Annemin ölümüyle dedem ve anneannem tarafından büyütülmenin, bir yandan şımartılmış bir yandan disipline edilmiş tatlığını yaşadım hayatım boyunca. Tatlılık diyorum, çünkü içinde bulunduğum altın kafes farklı tatları aratmıyordu. Dedem iyi bir ateşeydi ve sürekli yurt dışında yaşıyorduk. Genellikle, yaşı sebebiyle daha sakin ülkelere gönderilmesi, yanlarında ben olduğum için işlerine geliyordu. Ancak bazen, sıkıntılı ülkelere gittiğinde anneannemle birlikte Türkiye’de kalıp onun görevini tamamlayıp dönmesini bekliyorduk.
On yedi yaşımda, anneannem ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldığında, yalnızlığın soğuk nefesini ilk kez hissetmiştim. Anneannemin vefatının ardından dedemin emekli olması, onun yokluğunun burukluğunu