Selvi (Derin)
5 yaşında
Diğer karakterleri bölüm içerisinde tanıtacağım
Bölümlerden haberdar olmak için beni takip edebilirsiniz şimdiden teşekkürler
ElifHanerli7
Bol bol yorumlarınızı bekliyorum
KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM
________________________________________________________________________
"Selvi, hadi gelsene oyun oynayalım!" diyen çocuğa sessizce baktı Selvi. Ardından küçük başını iki yana sallayıp elindeki yıpranmış kuzusuyla oynamaya devam etti.
Adana'ya geleli henüz birkaç gün olmuştu. Bu yeni şehir, yeni insanlar ve yeni sesler onun için hala yabancıydı.
Birkaç gün önce, kentsel dönüşüme giren eski yetimhanelerinden ayrılmak zorunda kalmışlardı. Orada kalan tüm çocuklar farklı yetimhanelere dağıtılmıştı.
Selvi de onlardan biriydi ve bu ani değişim onu derinden etkilemişti.
Oyun teklifine cevap vermeyince, yanından ayrılan çocuk üzgün bir şekilde diğer arkadaşlarına döndü.
"Gelmiyor," dedi omuzları düşerek.
Çocuğun arkadaşı,
"Boşver, daha alışamadı ya ondan. Alışınca oynar bizimle, hadi gel!" diyerek onu kolundan çekiştirdi ve başka bir oyunun heyecanına doğru uzaklaştılar.
Selvi başını kaldırıp onların gidişini izledi. Bir süre sonra bakışları tekrar kucağındaki kuzusuna döndü.
Üzerinde soluk beyaz bir elbise vardı. Yere oturduğu için etekleri toz toprak içinde kalmıştı ama o, kuzusunu kirlenmesin diye özenle yukarı kaldırıyor, toprağa değmesine izin vermiyordu.
"Kuzucuk," diye fısıldadı, küçük parmaklarıyla kuzusunun yumuşak tüylerini okşayarak.
"Ben çok acıktım. Acaba gitsek bize yemek veyiyley mi sence, yoksa kızaylay mı?"
Bir an sessizce bekledi, sonra kendi kendine mırıldandı,
"Bilmiyoyum ki ama çok acıktım."
Karnı bir kez daha guruldadığında, minik elleriyle üzerindeki tozu silkeledi.
Kuzusuna sıkıca sarılıp yetimhanenin yemekhanesine doğru küçük adımlarla ilerledi.
Tezgahın önüne geldiğinde, yemek yapan iri yarı adamın varlığı onu ürküttü. Ama bastıran açlık duygusu korkusunun önüne geçti.
"Meyhaba," dedi kısık bir sesle.
Adam arkasını dönüp baktığında, kendisinden birkaç adım uzakta duran küçük kızı fark etti.
Gözlerindeki o derin ürkekliği ve korkuyu görünce, daha fazla tedirgin etmemek için yerinden bile kıpırdamadı.
Selvi utangaç bir tavırla başını eğdi, bakışları ayaklarına takıldı. "Şey, şey ben şey acıktım da... Ekmek vay mı amca?" diye fısıldadı.
Kızın o çekingen ve kırılgan sesi, adamın içinde ani bir burukluğa neden oldu.
"Var kızım var, al bakalım," dedi sıcak bir gülümsemeyle. "Ama dur, içine şöyle güzel bir şeyler koyalım.
Sen bak şuradaki masa var ya, hah oraya git beni bekle. Ben hemen geliyorum tamam mı?" Gözleri sevgiyle parlayarak küçük kıza bakıyordu.
Selvi, adamın sözlerine güvenerek başını salladı ve gösterdiği masanın yanına gidip beklemeye başladı.
Kısa bir süre sonra mutfağa genç bir adam girdi. Elinde tahta bir kasa taşıyordu.
"Baba, ben getirdim bunları, nereye koyayım?" diye sorarken, gözü masanın kenarından ona merakla bakan iki yeşil göze takıldı.
"Koy işte oraya oğlum, onu da mı ben söyleyeceğim," dedi babası hafifçe kaşlarını çatarak.
"Tamam baba, hemen de kızıyorsun zaten... Neyse, bu küçük hanım kim?" dedi