Kitaplar Özellikler İletişim İndir
pota altı sırları
Gençlik

pota altı sırları

0Beğeni
0Okunma
3 Bölüm
6,657Kelime
33 dkSüre
08.10.2025Tarih
naz geçirdiği sakatlık sonrası takıma dönmekte zorluk yaşıyordu.

"basketbola aşıksın."
"basketbol ve sen yaldızlı. basketbol ve sen."

...............

haylaz afacan kızlar, kibar seramik oğlanları ve hayaller üzerine bir hikaye.

giriş bölümü.

dikkat!! bu kurgu huysuzluklar, arkadaşlıklar, seramik kaçamakları, son saniye heyecanları, incir ağaçları, yaldızlı çocuklar, haylaz kızlar ve daha fazlasını içerir!
.
"adımlarını kaçırdığın her gün kendin olmaktan da uzaklaşacaksın." 


 10 eylül, muğla. sezon başı.
 potanın önünde yükselen duvarlar vardı. tırnaklarımı sürttüğümde ses çıkartacak kadar gerçek değildi belki de ama orada olduğunu dizlerime baktığım her an hissedebiliyordum. derimin altında, kafamın içinde hatta bazı günler kulağımın dibinde bir fısıltı halinde. kendi kendime itiraf edebildiğim ancak başkaları tarafından yüzüme vurulmaya yeltenildiğinde delicesine reddettiğim bir korkuydu artık benim için. 
korkuyordum. korkuyordum çünkü tekrar sakatlanırsam eğer bir daha dönememe ihtimali beni öldürüyordu. babamın kaderini sırtlanma düşüncesi beni korkutuyordu. 
deneyimler, korkuyu; korku da kabusları besliyordu. bunu kabuslarımın çetelesini tuttuğum kağıda o günü bastıra bastıra işlerken öğrendim. 
"adımların aksıyordu." 
perşembe günüydü. fakültedeki derslerim bittikten sonra sahada antrenman olduğunu öğrenip kendimi istemsizce buraya doğru ilerlerken bulmuştum. aylar sonra burada bulunmak bir şekilde tekrar nefes almamı sağlasa da korkularımın bir yere gittiği yoktu. şimdi ise antrenman sonrası çöktüğüm pota dibinde öylece oturuyordum. saatlerdir. üst üste yaptığım hatalar yüzünden azar yememiş olmak bugün oldukça kanıma dokunmuştu çünkü ne koçum ne de takım arkadaşlarım bunları sineye çekebilecek yapıda insanlardı. 
yorgunluktan mayışan bakışlarımı kaldırdığımda sesin sahibiyle göz göze geldim. sarı saçları dağınıktı. üzerine siyah bir gömlek ve aynı renkte kumaş bir pantolon giymişti. boynundaki gevşek lacivert kravatı sarı renklerdeki ay ve yıldızlar ile süslenmişti. o bana ufak bir tebessümle bakarken gözlerimi kısarak yüzüne odaklandım. daha önce buralarda görmediğime neredeyse emin olduğum biriydi. 
"biliyorum," dedim. 
kabullenişim onu bir parça tökezlettiğinde ise gözlüklerini düzelterek bana baktı. yüzünde o an çözemediğim farklı bir duygu daha var gibiydi ama üzerinde durmadım. yanıma çökerek ayaklarını benim gibi uzattı ve kafasını bana çevirip hafifçe eğdi. bir şey arar gibi dikkatlice odaklanması beni yerimde huzursuzca kıpırdatmıştı. o da bunu fark etmiş olacak ki bakışlarını önüne çevirip, boğazını temizleyerek hızlıca konuşmaya başladı. 
"1 ay sonra maçın var. ve şu an takımın en kötü oyuncusu sensin. oyun kurucu pozisyonundasın ama saçmasapan hataların ve adımların yüzünden arkadaşlarının da oyundan düşmesini sağlıyorsun. kötü bir sakatlık geçirdiğin aşikar nazenin. ama tek sakatlık geçiren senmişsin gibi tavırlar sergilemeye biraz daha devam edersen değil finallere geçmek, çeyrek finallere bile ulaşamazsın. sadece seni kastederek söylüyorum bunu çünkü takımın seni arkada bırakıp yoluna devam edecek ve sen bu potanın altında oturup ağladığın günleri bile mumla arayacaksın." 
bunları zaten biliyor olmama karşın tanımadığım biri tarafından yüzüme vurulması istemsizce kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. evet söyledikleri sinir bozucuydu ancak bunları söylerken ki amacını anlamıştım. kelimelerini beni kırmak için kullanmıyordu. anlamadığım nokta beni neden önemsediğiydi. onu