Hayatımdan, daha doğrusu hayatlarımdan istediğim hiçbir şeyi alamamıştım. Aldıysam bile bu beni etkilememiş, etkilemediği gibi de o hangi zamanlarda yaşadıysam o zamanlardaki düşmanlarımın kendilerine olan gururunu pekiştirmişti. Hayatlarım boyunca çok fazla düşmanım olmuştu elbette. Bu hayata neden geldiğim ya da neden daha önceden bulunduğum hayatlardan keyif alamamıştım hiçbir fikrim de yoktu. Tanrı'nın beni neden farklı hayatlarda tekrardan doğmama neden olduğunu ve şimdi de bundan neden vazgeçtiği hakkında da en ufak bir fikrim yoktu!
Yeni bedenleri, özellikle de genç ve dinç olan bedenleri kullanmayı çok seviyordum. O, bana böyle bir özellik vermişti ve şimdi de onu benden söke söke geri alıyordu. Tabi, bundan daha sonra haberim olacaktı.
Çok fazla öldüğüm ve fazlasıyla da reenkarne olduğum için Tanrı ile fazlasıyla muhatap olmam gerekti. Özellikle de bir sonraki hayatıma reenkarne olmadan önce. Onun bana verdiği bu özelliği benden geri alacağını bilseydim eğer, belki de önceki hayatımı sonuna kadar yaşamaya çalışırdım: yaşlanıp dizlerimin tutmayacağını, bedenimi verimli bir şekilde kullanamayacağımı bilmeme rağmen.
Bir ruh olarak yolculuk ederken son hayatıma gideceğimin haberinde olmadan sevinçle Tanrı'nın huzuruna doğru yol almıştım. Çünkü yeni bir hayat yeni bir bedenin içinde bulunup onu kullanmak demekti ve ben de bunun için sabırsızlanıyordum. Üstelik, eski hayatımda içinde bulunduğum durumdan ve anlayıştan kurtulabilmek için giyotinle ölmeye bile bile razı gelmiştim. Ölmeyi pek sevmezdim. Ama ölmeden de yeni bir hayata doğru yol alamazdım. Ölmek acı vericiydi ama yeniden doğmak harika bir histi ve ben de bu hissin bağımlısı olmuştum. Bu yüzden de ölmeyi severdim ama acı çekmeyi asla. Ama acının bitmesi de bazen yeni bir hayata doğururdu beni.
Eninde sonunda Tanrının huzuruna geldim. Azrail, benden bıkmış olsa gerekti ki bana bakıp homurdanarak bedeni ölmüş ruhlar için oradan ayrıldı.
Yeni bir bedende reenkarne olmak için çok heyecanlıydım. Bir önceki hayatım fazlasıyla geriyordu beni. Dedim ya, acı çekmeyi sevmem, diye; yeni bir hayata reenkarne olabilmek için ölümün acısını sayamadığım kadar tatmıştım.
Tanrı'nın tam olarak nasıl göründüğünü hâlâ bilmiyorum. Her ne kadar onun huzuruna fazlasıyla çıkmış olsam da onun nasıl göründüğünü, hatta sesini dahi bilmiyorum. Çünkü bana ne anlatmak istiyorsa sadece içime doğuyor.
"HoÅŸ geldin, ruh."
Büyük bir heyecanla nasıl bir hayata gideceğimi duymayı bekliyordum. Nasılsa o hayatı sevmezsem bir şekilde kendimi öldürtebileceğimi düşünüyordum.
Tanrı, daha derin düşünmeme izin vermedi. "Yeni hayatına hazır mısın?"
Tanrı'nın sormasını beklediğim soruya her zamanki gibi büyük bir hevesle cevap verdim: "Kesinlikle."
Sonrasında hiç beklemediğim kadar büyük bir sessizlik oldu. Daha önceki yaşam görüşmelerinde Tanrı beni hiç bu kadar bekletmemişti. Nasıl bir tepki verdiğini veya da beni neden