İyi okumalar :
Sonbahar sabahlarından biriydi. Yağmur o sabah erken başlamıştı.Su damlaları durağın çatısına çarparak ritim tutuyordu. İnsanlar yağmur nedeniyle ceketlerine sarılmış,şemsiyelerinin kalkanına sığınmıştı.
Mert, okul çantası sırtında,elinde şemsiyesiyle durağa geldiğinde adam yine oradaydı.
Eskimeye yüz tutmuş gri pardüsü, siyah şapkasının yanlarından yaşlılığın simgesi olan beyazlamaya başlamış saçlar, ellerinde şapkasını aynı renk eldiven ve ifadesiz, kırışık suratıyla oradaydı.
Haftalardır belki aylardır aynı durakta , aynı saatte geliyor ve oturuyordu. Şimdiye kadar gelen hiçbir otobüse binmemişti.
Kimseyle zor durumda kalmadıkça konuşmaz, kırışık suratında gözlerini kapatıp açmaktan başka hiçbir hareketlilik olmazdı.
Merak ediyordu Mert.
Bu yaşlı adamın haftalardır burda oturup ne yaptığını sorguluyorum içten içe. Aklında bin bir türlü olay canlanmıştı ama hiçbirine olanak vermemişti. Hatta aklına yaşlı adamın yaşlılıktan bunalmış evinin yolunu unutulmuş ve kaybolmuş olabileceği bile gelmişti.
Endişelenmişti.
Tüm cesaretini toplayın yanına gitti. Ne olduğunu soracak, eğer düşündüğü gibi kaybolmuş ise yardım edeçekti.
Yaşlı adamın yanına yaklaşmış ama sonra vazgeçmişti . Ürkmüştü. Yaşlı adamın onu ters bir cevap vereceğine veyahut kızaçağından korkmuştu.
Günlerçe aklından çıkmadı.
Evde, okulda ve hatta rüyalarında bile onu düşünüyor, neden orada tek başına saatlerçe oturduğunu çözmeye çalışıyordu.
Artık sabahları daha erken kalkıyor ve hızlı bir şekilde hazırlanıp durağa onu uzaktan izlemeye gidiyordu. Bir dedektif gibi ipuçları bulmaya ve parçaları birleştirerek yaşlı adamın gizemini çözmeyi planlıyordu.
Yine o günlerden bir gündü. Farklılık olarak ise her yer beyaza boyanmıştı. Karla kaplanan yolları açan araçların gürültüsünü , karla oynayan çocukların neşeli kahkaları bastırıyordu.
Yaşlı adam Mert'in iki sokak aşağısında ki mavi apartmanlardan birinin zemin katında oturuyordu.
Sabah beş gibi uyanıyor, ilk iş olarak ise posta kutusunu kontrol ediyordu.sanki birinden haber bekliyor gibiydi. Sonra ise kapıdasının önündeki sarı tekir sokak kedisine bir kap mama bırakıyor ve aylardır olduğu gibi yine durağa gidiyordu.
Bunların hepsini yaşlı adamı takip ederken öğrenmişti. Ama hâlâ o durakta akşama kadar neden oturduğunu bulamamıştı. Kar hafiften tekrardan serpişmeye başlamıştı. Mert haftalardır yaptığı gibi durağın iki- üç metre uzağında ki elektrik direğinin orada durmuş ve adamı izliyordu. Yaşlı adam ifadesiz düz bakışlarla yola bakıyor, kahferengi işlemeli bastonuyla karın üzerinde bir şeyler çıkıyor gibi hareket ettiriyordu. Daha dikkatli bakmaya çalıştı.
Durduğu yer uzak olduğu için bastonun hareketlerinden başka bir şey göremiyordu.
Merakla hızlı ama sessiz bir şekilde durağa doğru ilerledi. Canına tak etmişti artık Mertin. Ne olduğunu artık öğrenmek istiyordu. Heyçanlı ve kararlı adadımlarla yaşlı adama doğru adımladı.
Durağa taklaşmıştıki bilerek kardan ayağı kaymış ve düşmüş kendini yere atmıştı. Tek amacı ihtiyar adamın dikkatini çekmek ve aylardır merakından kendini yiyip durduğu konuyu öğrenmekti .
İstediği gibi de olmuştu.
Yaşlı adam istemsizce " iyimisin çocuk? " demişti. Bunu kenndisininmi yaptığına ihtiyar